Dağ başındaki kayalara heykeller yapan adam.. Gezgin gazeteci Asım Güneş yazdı

El Salvador ve Honduras’ın ardından Nikaragua’ya geçtim. Ilk iş olarak Esteli kentine giderek Nikaragua’nın en ilginç karakterlerinden birini buldum. 40 yılını, yaşadığı dağ başındaki kayalara heykeller ve kabartmalar kazıyarak geçiren 73 yaşındaki heykeltıraş Don Alberto Gutiérrez Girón.

Alberto Gutiérrez Girón, Esteli’ye 1 saat mesafedeki dağlık bölge Tisey’de yaşıyor.

NIKARAGUA’NIN KAYA ADAMI; Don Alberto Gutiérrez Girón.

La Garnacha’da biraz vakit geçirip fotoğraf çektikten sonra asıl hedefime doğru yola çıktım tekrar. Harika manzaralı patikadan 40 dakikalık yürüyüş sonrasında vardım Girón’un evine. Daha doğrusu kulübesine.

Artık meraklı turistlere oldukça alışmış görünen Girón karşıladı beni bahçe kapısında.
Zamanın beyaza boyadığı saçları ve zamanın keskileriyle şekillenmiş yüzüyle.
Kendisi, 40 yıldır durmadan kayalara şekil verirken zamanda, kendi heykelini kazımış Alberto’nun yüzüne.
Karsılaşdığımız andan ayrılacağım zamana kadar hiç susmadı.
Otomatize şekilde o anlattı ben dinledim.
Tabi İspanyolca anlattığı için hiç bir şey anlamadım.
Sadece lafa sallamak ve “Siii” demek dışında. Hakkındaki bilgileri de internetten topladım 🙂
Kimine göre meczup, kimine göre sanatçı, kimine göre her ikisi Alberto Gutiérrez, 17 Ekim 1944’de dedesi ve babası gibi bu dağlarda dünyaya geliyor.

Ve neredeyse tüm hayatı burada geçiyor.
Gençlik yıllarında Nikaragua içinde çalışmak için başka şehirlere gidiyor ama sonunda dönüp dolaşıp doğduğu yere, Tisey’e geri geliyor.
O günlerle ilgili en iyi hatırladığı şey, bir gün Sutiaba’da tanışıp birlikte içki içtiği Francisco Rivera Quintero. Bu etkileyici genç alkolünde etkisiyle, ona Nueva Segovia’yı kurtaracaklarını, Somoza rejimine karşı mücadele edeceklerini söylüyor.
Bu sohbetten sonra Alberto, El Jalacate’nin dağlarına dönerken, sohbet ettiği Francisco Rivera, Nikaragua’nın özgürlük mücadelesinde “El Zorro” lakabıyla tanınan en ünlü gerillalardan biri oluyor.

1978 yılında Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi’den (Frente Sandinista National Liberación (FSNL) arkadaşlarıyla, Esteli’de, Amerikan destekli Samoza diktasına karşı mücadeleye başlayan ilk grubun içinde yer alıyor.
Kanlı çatışmaların ardından, 1979’da Nikaragua, Samoza ailesinin zulmünden kurtulup özgürlüğüne kavuşuyor.
Ama, özgürlük mücadelesi kahramanı ‘El Zorro’ 1998’de alkol bağımlısı ve borç içinde, arkadaşlarıyla kurtardığı Esteli’de hayatını kaybediyor.

40 YILDIR AYNI MALZEMELERLE ÇALIŞIYOR

Alberto Gutiérrez Girón ise iç savaşın başlamasından bir yıl önce, 1977’de 33 yaşındayken, 3 keski ve Matagalpa’daki nehirden aldığı taş ile çocukken hayalinde gördüğü gibi, inşa ettiği küçük kulübesinin çevresindeki kayalara eserlerini, hayallerini ve anılarını oymaya başlıyor.
Ilk olarak Esteli Kathedrali ile başlıyor.
Daha sonra jaguar, kurbağa, fil gibi hayvan desenleri işliyor kayalara.
Yıllar içinde işlediği konular Ikiz Kulelerden, Herküle, Bakire Meryem’den, “El Zorro’ Francisco Rivera’ya kadar değişiklik gösterse de, bir o kadar da uyum içinde kayalar üzerindeki yerlerini alıyor.
Keskilerin, yavaş yavaş kayaları aşındırması gibi, zamanda Alberto’nun hayatını aşındırıyor.
3 erkek bir kız kardeşi olmasına rağmen Alberto, yalnız bir yaşamı tercih ediyor.
Akrabalarıyla görüşmüyor.
Hiç evlenmiyor, çocuğu olmuyor.
Nikaragua hızla değişirken, o çevreden soyutladığı hayatında, kulübesine yakın yaşayan komşusu, köpeği, bahçesindeki bitkileri ve tabii ki heykelleriyle birlikte, zamanda sabitlenmiş şekilde hayatını sürdürüyor.
Çevresinde, ‘dağdaki münzevi’ ya da ‘dağdaki heykeltraş’ diye anılmaya başlasa da o yalnız yaşamayı seviyor.
Bazen, yatağını kayaların altına getirip orada uyuyor.
Rüyasında gördüklerini, kayalara işliyor. Her sabah saat 04.00’te kalkan Alberto, günde 3 saat çalışıyor.
Diğer zamanlarında ise, bitkileri ve komşusuyla vakit geçiriyor.
Bahçesinde ananas, portakal, mango gibi meyveler ve çeşitli çiçekler yetiştiriyor.
Onlarla çocukları gibi konuşuyor.
Yıllar içinde namı, yerel halk arasında yayılırken, Nikaragua’yı ziyaret eden turistlerinde ilgisini çekmeye başlıyor.
O andan sonra dağların heykeltraşını Esteli kentinin simgelerinden biri haline getirecek süreç işliyor.
Bir gün Esteli’deki yetkililer, Alberto’yu, şehrin tanıtımına yaptığı katkı nedeniyle, plaket vermek için kente getiriyor.
Alberto, değişiklikler karşısında çok şaşırıyor.
Özellikle çok sayıdaki otomobil onu korkutuyor.
Şimdilerde özellikle Esteli kentinin tanıtımı için basılan her broşürde onun adı da geçiyor.
Hatta “Esculturas en piedra” (Kaya heykeltraşı) olarak evine giden yolun haritaları yer alıyor.
Ünü o kadar yayılıyor ki, Alberto her yıl, 30-40 ayrı ülkeden 40-45 bin kişinin kendisini ve eserlerini görmeye geldiğini söylüyor.
Esteli’den, Alberto’nun yaşadığı yeri görmek için turlar düzenleniyor.
Sadece ben 5 kişi gördüm yolda ziyaret için giden.
Yani rakam çok abartılı değil gibi.
Kendisi herhangi bir giriş ücreti talep etmese de, beli miktarda para hediye etmek adet olmuş.
Yani düşünün, benim gibi bir cimri bile 5 dolar bıraktıktan sonra diğer ziyaretçiler neler veriyordur.
Yani, sigarasından başka ekstra harcaması olmayan Alberto Gutiérrez Girón, maddi açıdan çok sıkıntı çekmiyor gibi görünse de, o elektriği, suyu olmayan küçük kulübesinde, gayet mütevazi şekilde yaşamaya devam ediyor.
Tabi tepenin ardında tripleks bir villası yoksa 🙂
Belli bir stili yok, belli bir akıma bağlı degil, böyle şeylerden haberi bile yok.
Alberto’num eserlerini tam olarak nasıl tanımlayacağımız bile belli değil.
Heykel mi, kabartma mı? Zaten çok da önemli değil.
Kimine göre deli, kimine göre dahi, kimine göre hayatını sanata adamış, kimine göre hayatını boşa harcamış.
Bana göre, tabii ki bir Rodin değil ama yaptığı şeylerde çocuksu ve ilkel bir şeyler var.
Belki de bu yüzden Jalacate’nin dağlarıyla uyum sağlamış.
Hiç bir şey olmasa bile 40 yıllık emek yüzünden saygıyı ve görülmeyi hak ediyor.
Yolunuz Nikaragua’ya düşerse Alberto Guitérrez Girón’a uğramadan, özellikle 100 metrelik kaya bandına kazıdığı kabartmaların altında soluklanıp, harika manzaranın tadını çıkamadan geçmeyin derim.

Asım Güneş – Gezgin Gazeteci