Cumhuriyet Devriminin unutulan kahramanları.. Fethi Algon – Sabiha Tansuğ – Halet Çamlıbel.. Her birinin öyküsü ayrı ayrı bir destan

Cumhuriyet Devriminin unutulan kahramanları.. Fethi Algon - Sabiha Tansuğ - Halet Çamlıbel bakın kimlerdi, ne yapmışlardı

Fethi Algon – Sabiha Tansuğ – Halet Çamlıbel

Daha yazalım mı?
Yazalım…
*Fethi Algon’u bilir misiniz? 1946 da Tatvan’a gider. Van Gölü’nde tersane inşa eder. Gölün ilk modern gemilerini yüzdürür. Tatvan’a ilk oteli inşa ettirir. İlk okulu kurar. Daha Tatvan’da türkçe bilen yoktur. Gölde yelken yarışları organize eder. Eşkiya Mecido’yu dağdan indirir adam eder. Bugünun Tatvan’ı o dönemlerin izini taşır.
*Halet Çamlıbel. Anadolu Tarihi’ni yazan kadınlardan. Arkeolog. Aynı zamanda eskrimde ülkemizi olimpiyatlarda temsil eden bir sporcu. İlk açık hava müzesinin mimarı. Google’ın hatırlayıp doodle yaptığı, bizim unuttuğumuz kişi.

*Sabiha Tansuğ – Belki de ilk gönüllü etnografımız. Evini müzeye çevirip kendisi kirada yaşayan adsız kahramanlardan. Dövletin sırt çevirdiklerinden. Kadın. Eski 50 kuruşun üzerindeki portre.

Ne kadar çok başarılı Sabiha’mız varmış.

Teoman Kozan

Fethi Algon’un Hikayesi’ni ise Önder Cırık öyle güzel anlatmış ki….

Devlet, gemi inşa mühendisi Fethi Algon’u 1946 senesinde Tatvan’a yollar. Kocaman bir iç deniz, üzerinde hiç deniz taşımacılığı yok.
Fethi Algon eşini, iki oğlunu alır Kurtalan Ekpresi ile önce Siirt Kurtalan’a oradan da 8 saat (122 km) süren bir yolculukla Tatvan’a varır.
Vardıklarında manzara şudur; Tatvan‘da yol yok, okul yok, elektirik yok, su şebekesi yok…Üstüne, Türkçe bilen yok, bakkal bile yok!
Fethi Algon önce tersaneyi kurar ve Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı yapacak gemilerin, kosterlerin, römorkorların üretimine başlar. Eş zamanlı olarak da Ahlat, Erciş, Van ve Gevaş’ta iskelelerin yapımları da başlar.
Sene 1950 dediğinde Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı başlamıştır bile. Siirt Kurtalan’a gelenler karayolu ile Tatvan’a, oradan da göl çevresinde nereye gidecekse. Fethi Algon bakar ki herkes yakalayamıyor feribot saatlerini, der ki Denizcilik Bankası’na “Buraya otel lazım”.
Bunun üzerine Doğu Anadolu’nun ilk ve tek dört yıldızlı oteli Tatvan’a inşa edilir. Vatandaş feribot beklerken rezil olmasın diye. İstanbul’dan, Yalova’dan şefler, otel müdürleri getirilir personelinin eğitimi için. Otelin adı Denizcilik Bankası Oteli’dir.
Bu arada tersane arazisi bir kampüs haline getirilir. 1950 gibi senede Van Gölü’nde yelken yapılır. Çevre illerden sayısız insan yelkenli izlemeye gelir. Fethi Algon’a devletin gönderdiği paralar Diyarbakır üzerinden gelir. Çünkü en yakın Ziraat Bankası oradadır.
Mecido isimli bir eşkiya yolda parayı getirenleri soyar, bütün paraları alır. Jandarma bile Mecido’ya bulaşmak istemez. Fethi Algon, Mecido’ya haber salar, gelsin görsün beni diye.
Mecido bir eşkiyadır ama devletin adamı çağırmıştır sonuçta ve kalkar gider. Mühendis Fethi Algon derdini sorar.
Mecido der; adam vurdum, eşkiyayım diye kime bana iş vermez, ne yapayım?
Fethi Algon, 1.90 boyundaki bu dev adama Tatvan tersane kampüsü’nde bekçilik işi verir. Mecido eşkiyalığı bırakır. Karda, tipide çoluk çocuğu okula götürmek de dahil, her işe canla başla koşar. Tersanenin has adamı olur.
Tatvan’da okul da yoktur.
Mühendis Fethi Algon’un çocukları okula başlayacak olunca, kaymakama valiye çıkıp okul mevzunuzu dile getirir. Sene 1948’dir. Vali, kaymakam “yok öyle bi para” bizde derler.
Okulu yapın, biz öğretmeni atayalım. Fethi Algon bulur buluşturur, tersane kampüsünde bir oda, karatahta ve 25 öğrencinin eğitim alacağı bir derslik kurar. Valiye, kaymakama haber salar, atayın öğretmeni. Böylelikle Tatvan’ın ilk okulu açılır. Öğrenci sayısı 25’dir. 23’ü Türkçeyi ilk okulda duyar.
Fethi Algon ve ailesi 1959 senesine kadar Tatvan’da kalır ve bugün bile Tatvan’nın Bitlis il merkezinin daha önünde anılmasını sağlayan altyapıyı kurar. Sonra geldikleri yer olan İstanbul’a dönerler.
Oğlanlardan küçük olanı Atila, yıllar sonra Denizcilik Bankası’nda müfettiş olur.
Sene 1970’ler ve Tatvan denetlemesi vardır, gönüllü olur. Kurtalan Ekspresi, Bitlis, Tatvan,  3 gece 4 günde varır. Tatvan’da babası zamanında açılan Denizcilik Bankası oteline yerleşir.
Resepsiyonda dev gibi ama beli bükülmüş bir adam vardır. Resepsiyonistle kavga etmektedir. Üstü başı perişandır. Atila Algon zar zor tanır adamı. Adam, babasının eşkiyalığı bırakıp işe aldığı eşkiya Mecido’dur. Sarılırlar, ağlaşırlar, dertleşirler…Babası gittikten sonra gelenler, ne yapıp edip kovdurmuştur Tatvan tersanesinden Mecido’yu…Mecido eşkiyadır, adam vurmuştur, katildir… Oğlunun açtığı bakkal dükkanı geliri ile kıt kanaat geçinmektedirler Tatvan’da. Sorarım size? Fethi Algon da devlettir, sonrasında gelenler de? Bu devlet nasıl birşeydir? Hele deyin bana!

Önder Cırık

Kaynak sayfa: http://www.sosyalsorumluluk.org/insaat-muhendisi-fethi-algonun-hikayesi/

…………………………………………………………………………………………….

Halet Çambel

Halet Çambel.jpg

Halet Çambel (27 Ağustos 1916, Berlin – 12 Ocak 2014, İstanbul), Türk arkeologtur.

Hattuşaş’ın bulunduğu Boğazköy’de, stajyer olarak başladığı kazıları hayatı boyunca sürdüren Halet Çambel, bilim dünyası tarafından Hitit hiyerogliflerinin çözüldüğü yer olarak tanınan Karatepe-Arslantaş Höyüğü’nde, Türkiye’nin ilk açık hava müzesini kurmuştur.
Karatepe kalıntılarının ortaya çıkarılmasına ve Hitit dilinin çözülmesine katkısı büyüktür.
Türkiye’yi eskrim dalında temsil ederek Suat Fetgeri Aşeni ile birlikte Olimpiyatlara katılan ilk Türk kadın sporcu unvanını kazanmıştır.
Akyaka evlerinin mimarı olmakla ünlü Nail Çakırhan’ın eşidir.

Yaşam öyküsü Ailesi ve gençliği

27 Ağustos 1916’da Berlin’de dünyaya geldi. Babası, Almanya’da askeri ataşelik görevi yapan ve Atatürk’ün yakın arkadaşlarından Hasan Cemil Bey, annesi dönemin Berlin Büyükelçisi İbrahim Hakkı Paşa’nın kızı Remziye Hanım’dır.
Dört çocuklu ailenin üçüncü çocuğu idi.
Hukukçu ve gazeteci Leyla Çambel ile kanser araştırmacısı Perihan Çambel’in kardeşi, mühendis Bülent Çambel’in ablasıdır.
I. Dünya Savaşı sonrası mütareke döneminde anne babası ile bir süre İsviçre ve Avusturya’da yaşadıktan sonra, cumhuriyetin kurulmasını takiben 8 yaşında Türkiye’ye geldi.

Ortaokul ve liseyi Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde okudu. Sanat tarihi öğretmeninin etkili anlatımı ve İstanbul’un tarihi mekanlarına düzenlediği geziler lise yıllarında onu derinden etkiledi. Okulda, eskrim sporu ile de tanıştı ve bu konuda ustalaştı.
Lise öğrenimini tamamladıktan sonra Fransız hükümetinden aldığı bursla Paris Sorbonne Üniversitesi’nde 3 yıl arkeoloji lisans öğrenimini gördü; ayrıca Hititçe ve eski İbranice öğrendi.
İlk kazı deneyimini 1935 yılında yaşadı. Dr. Kurt Brittel’in başkanı olduğunda Alacahöyük kazısına stajyer olarak katıldı.

Olimpiyatlara katılması

Fransa’daki lisans öğrenimi sırasında boş vakitlerini eskrim, masa tenisi ve binicilikle değerlendiren Çambel, 1936 Yaz Olimpiyatlarında eskrim dalında Türkiye’yi temsil etti ve Suat Fetgeri Aşeni ile birlikte olimpiyatlara katılan ilk Türk kadın sporcu oldu.
Turnuva sırasında Adolf Hitler tarafından görüşmeye çağrılan Çambel, hükumetin izni olmadan görüşmeyeceğini bildirerek reddetti.

Türkiye’ye dönüşü

1938 yılında lisans öğrenimini tamamladıktan sonra Sorbonne’da doktora yapmaya başlayan Çambel, 1939 yılının yaz aylarında İstanbul Fransız Arkeoloji Enstitüsü’nün, Dr. Emilie Haspels baskanlğında yürüttüğü Yazılıkaya/Midas şehri kazısına katılmak üzere Türkiye’ye geldi.
II. Dünya Savaşı sebebiyle Fransa’ya dönemeyince İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Helmuth Theodor Bossert’in asistanlığını yaptı.

1940 yılında Tan Gazetesinde çalışan sol görüşlü bir gazeteci-yazar olan Nail Çakırhan ile evlendi.
Üniversitede kadro olmadığından bir süre Haydarpaşa Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği yaptı.
Doktora çalışmasına İstanbul Üniversitesi’nde devam eden Çambel, Türk Tarih Kurumu adına Kırşehir Hashöyük’teki kontrol kazısını gerçekleştirdi.
1946’ya kadar Dr. Bossert ile birlikte Anadolu’da araştırma gezileri yaptı.

Karatepe kazıları

1946 yılında Kayseri-Adana arasında kalan bölgedeki Hitit eserlerini incelemek için Bossert ile bilikte çıktıkları gezide Karatepe bölgesindeki kalıntılara ulaşmaları kariyerinde belirleyici oldu.
Araştırma ekibi, Hitit hiyeroglifleri ve Fenike yazısının bir arada kullanıldığını görmüş ve Fenike yazısı tercüme edilebildiği için, bu keşif Hitit hiyerogliflerinin nihai çözümü olmuştur.
Karatepe-Arslantaş Höyüğü’nde Bossert tarafından başlayan kazı çalışmalarına 1952’den sonra Çambel başkanlık etti.
Karatepe’de ortaya çıkarılan arkeolojik buluntuların restorasyonu, korunması ve sergilenmesi için bir açık hava müzesi kurulmasına önayak oldu.
Mimar Turgut Cansever’in yaptığı projenin uygulanması işini Çambel’in eşi Nail Çakırhan yürüttü.
1948-1949 yıllarında, Karatepe’deki çalışmaların yanı sıra Fransız Arkeoloji Enstitüsü’yle birlikte Yazılıkaya/Midas şehri kazısını yürüttü.

1960 Darbesinden sonra

1960 İhtilali’nden sonra 147’ler listesinde yer alarak üniversiteden ihraç edildi.
Eşiyle birlikte Karatepe’de çalışmalara devam eden Çambel, 1962-1963’te Almanya’da Saarbrücken Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak çalıştı.
Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi’ndeki görevine döndü ve Prehistorya Kürsüsü’nü kurdu.
1964 yılında Chicago Üniversitesi’nden Robert J. Braidwood ve eşi Linda S. Braidwood’la birlikte Ergani’de Çayönü höyüğü kazısına başladı.
Kote Çemi (Hilar – Çayönü)kalıntılarını gün ışığına kavuşturdu; bu bölgede günümüzden 8.000 yıl önce avcı-toplayıcılıktan tarıma geçildiğinin kanıtlarını ortaya çıkardı.
Çambel’in çabalarıyla kurulan İstanbul-Chicago Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırma Kamu Projesi çerçevesinde, 1964’te Urfa-Bozova’da Biris Mezarlığı ve Söğüt Tarlası, 1968 ve 1970’de Diyarbakır Girikihacıyan kazıları gerçekleştirildi.
Çambel, Keban Barajı’nın yapımıyla su altında kalacak olan alanların taranması için 1966’da başlayan çalışmalara öncülük etti.1976’da TÜBİTAK’a bağlı bir Arkeometri Ünitesi kurulmasına katkıda bulundu.

Emeklilik yılları

1984 yılında emekli oldu. Kazılara katılımını ve yazılarını emekliliğinde de sürdürdü.
Arnavutköy’de “Kırmızı Yalı olarak bilinen ailesinden kalma evini 2004 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ne bağışladı.
Yapı, Halet Çambel ve Nail Çakırhan Arkeoloji ve Geleneksel Mimarlık Araştırmaları Merkezi’ne dönüştürülmek üzere restore edilmektedir.
2005 yılında Hollanda devletinin kültür ve kalkınmaya hizmet edenlere verdiği Prens Claus ödülü’nün sahibi oldu.
2010 yılında kendisine T.C. Kültür Bakanlığı tarafından Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi.
12 Ocak 2014 tarihinde İstanbul’daki evinde yaşamını kaybetti.


Halet Çambel

Halet Çambel

Prof. Dr. Halet Çambel’in Boğaziçi üniversitesini bağışladığı Kırmızı Yalı olarak bilinen İstanbul Boğazı’nda bulunan evi..

……………………………………………………………………

Sabiha Tansuğ

(d. Gümülcine), Türk etnolog, koleksiyoner ve Türk kültürü araştırmacısı.

Kolleksiyonunda seçtiği Türk Kadınlarının başlığı bir zamanlar 50 kuruşun üstüne basıldı..

Anadolu giyim kültürü alanında çok zengin bir koleksiyonun sahibidir.
Koleksiyonundan Tasarımcı İsa Avni Kumuk tarafından seçilen anadolu başığlı Medeni paranın üzerine basılmıştır.
Madeni paranın üzerindeki kadın resimi tasarımcının hayalindeki bir kadın resimidir.
Kesinlikle Sabiha Tansuğ hanımın resimi madeni parada değildir.
Sabiha hanımın Koleksiyonundaki başlık paraya resim edilmiştir.

Yaşamı

1971-1989 arasında tedavülde bulunan 50 kuruş

Gümülcine’de dünyaya geldi. 1941’de ailesiyle Türkiye’ye göç etti.
Çocukluğu Tire, Manisa, Akhisar, Bergama’da geçti.
 Göztepe Kız Akşam Sanat Okulu’nda okuduktan sonra 1953’te İstabul’a gitti ve Nuri İyem’den resim dersleri alarak karma sergilere katıldı.
1963 yılında çıktığı Avrupa gezisinde gördüğü kostüm müzelerinden etkilendi.
1964’te turizmciliğe başladı. İstanbul’da Piyer Loti tepesindeki kahveyi, eski Türk kahvehanesi gibi düzenleyerek hizmete açtı.
Aynı dönemde bir gazetede turizm yazıları yazmak için Ege bölgesinde araştırma gezilerine çıktı.
 Bu geziler sırasında satın aldığı kadın başlıkları, koleksiyonunun ilk parçaları oldu.
1965 yılında gazeteci Haluk Tansuğ ile evlendi.
1965-1995 yılları arasında Anadolu’da seyahatler yaptı. 2700 parçadan oluşan bir koleksiyon oluşturdu.
Çeşitli dergi, broşür ve kataloglarda yazılar yayımladı.

1968’de İstanbul’da Anadolu Kadın Başlıkları isminde bir sergi açtı. Sergi sırasında dönemin darphane müdürünün isteği üzerine, Ankara gelin başı ile bir fotoğraf çektirdi. Madeni parayı tasarlayan sanatçı resimin etkisinde kalmamak için fotoğrafın surat kısmını kesti attı. Ve günlerce sokaklarda dolaşıp Ortak bir Türk kadını yüzü düşünerek hayalindeki resimi paraya işledi.
Koleksyionu ile Japonya’daki Expo’ya ve 1971’de Paris’teki sergiye katıldı. 1975’te birçok Belçika kentinde sergiler açtı ve Binche’de açılan Maskeler Müzesi’nde Anadolu Maskeleri köşesini kurdu.
1975’te Rotterdam’da, 1976’da Strassburg’da, 1980’de Roma Üniversitesi’nde ve 1985’te Köln’de sergiler açtı. 1988’de Düsseldorf’ta, Dresdner Bank’ta da koleksiyonun bazı parçalarını sergiledi.

1974’ten itibaren koleksiyonu için bir müze oluşturulması talebiyle Türk Kültür Bakanlığı’na başvurdu ancak müze kuruluşu gerçekleşmedi.
Türkmen Giyimi(1985) ve Türklerde Çiçek Sevgisi ve Sümbülname (1988) adlı iki kitap yayımladı.

Ödülleri

  • 1991 Halkoyunları Araştırma Sergileme Anadolu Derneği (HASAD) Türk Halkbilimi Araştırma Ödülü
  • 2007 Truva Folklor Araştırmaları Derneği Pertev Naili Boratav Halk Bilimleri Ödülü

Kitapları

  • Türklerde Çiçek Sevgisi ve Sümbülname (1988)
  • Türkmen Giyimi (1985)
    Sabiha Tansuğ 
  • Sabiha Tansuğ