Bu da Japonları yerlisi. Şanzıman Fiat, ön takım Ford, motor Mersedes

Faik Kaptan

BU DA JAPONLARIN YERLİSİ.
ŞANZISAM FİAT, ÖN TAKIM FORD, MOTOR ÖN BLOK
MERCEDES…
AL SANA MAZDA…

Bu fotoğraf Kıbrıs’ta 1975 yılı ilkbahar aylarında çekildi. O zamanki adıyla Kuzey Kıbrıs Federe Devleti (KTFD)’nde görev yaptığım dönemdi.
Gençlik başka bir şey.
Elde sigara, (keşke hiç içmeseydim), İspanyol paça pantolon.
Arkada görünen bina ise sanırım Magosa’daki Salamis Bay oteli.
O zamanlar daha kapalı. Bu arada bu otele de ilk girenlerden birisi de benim.
Biliyorsunuz Kıbrıs’a Barış Harekatı sırasında Hürriyet muhabiri olarak gittim. İki yıl kesintisiz görev yaptım.
Tabii ki bu görevim sırasında çeşitli marka otomobil kullandım. İlki Mini, ikincisi Rover, üçüncüsü Ford’du. Bunların hepsi ganimet arabalardı.
Sonunda Kıbrıs Türk devleti savaş ganimeti olarak kalan ve gümrükte bekleyen otomobilleri satma kararı aldı.
Gazeteciler olarak da orada devamlı görev yapan TRT, Hürriyet ve Anadolu Ajansı muhabirlerinin satın alma hakkı doğdu.
Ben de Magosa gümrüğünden kendi paramla bana tahsis edilmiş olan bu Mazda 818’i 1000 Kıbrıs Lirasına Türk Parası olarak da 37 bin liraya satın aldım.
TÜRKİYE’DE DEBRİYAJ SIYIRDIK.
Bu otomobille Kıbrıs’ta maceram çoktur. Onları daha sonra yazarım. Burada belirtmek istediğim konu, Türkiye’nin kamu oyuna lanse ettiği yerli otomobilleri TOBB’lar hakkında bir değerlendirme yapılması amacıyladır.
Kıbrıs’taki görevim bittikten sonra eşyalarımı Mazda’ya (Kıbrıslıların tabiriyle Mazdacık’a) yükleyip İstanbul’a merkeze döndüm.
Merkez İstihbarat’ta rahmetli Mehmet Türker ve Çetin Şencan’ın yanında çalışıyordum.
Bir gün servis arkadaşlarımla birlikte benim arabayla Kavak’a balık yemeye giderken ters girdiğimiz bir yokuşta geri geri giderken debriyajı sıyırdık.
Otomobili triptik kullandığım için bir hafta içinde de Bulgaristan’a çıkış yapmam gerekiyordu.
Fakat bu sırada Adapazarı’nda annem rahatsızlandığını öğrenince iki günlüğüne gitmem gerekiyordu.
Bol bol benzin kullanarak zar zor Adapazarı’na gittim. Amacım burada yetkili bir tamirciden kullanılamaz raporu alıp gümrüğe vermekti.
MURATÇI METİN USTA.
Adapazarı’nda sevdiği arkadaşım Suat Beyenal’a rastladım. Durumu anlattım.
O bu işlerin piriydi.
Öncelikle gazeteciydi Hürriyet muhabiriydi, minibüsü vardı şoförlük yapardı, abisiyle beraber kabzımallık yapardı.
Anlayacağınız beş parmakta beş marifeti vardı.
Hatta son yıllarda Milli Güreş hakemi de oldu.
Suat bana Muratçı Metin olarak tanınan bir ustadan bahsetti. Ona gidelim bir baksın dedi. Hemen Muratçı Metin’in tamirhanesine gittik.
Metin usta bizim Mazda’ya şöyle bir baktı ve , “Güzel araba ama ben bunu ilk kez görüyorum. Debriyajı sıyırmış. İstersen Şanzımanı indirip bir bakalım” dedi.
Hemen kabul ettim. Arabayı kanala sokup şanzımanı indirdiler. Metin usta kanala girdi ve oradan çırağına şöyle bağırdı:
“Oğlum oradan bana 124’ün priz direğini getir.”
Ben ne olduğunu anlamadım. Çırak elinde bir çubukla geldi ve ustaya verdi. Usta aşağıdan bu çubuğu yerine soktu ve kafasını dışarı çıkartıp; “Vallahi oldu. Çok az uzun geldi ama törpüleyip, daha sonra zımparalayıp sıfırlarım. Sonra da Murat 124’un debriyaj balatasını çakarım” dedi.
Arkadaşlar Muratçı Metin usta aynen dediği gibi yaptı ve bizim Mazda orijinali gibi debriyajına kavuştu.
“BEN BU ARABAYI İNCELEYECEĞİM.”
Metin usta bu işten alnının akıyla çıktıktan sonra bana dönüp, “Arkadaşım biraz sabredersen ben bu arabayı bir inceleyeceğim. Merak ettim” dedi.
Metin usta yaklaşık bir saat kadar bizim Mazda 818’in adeta röntgenini çekti ve bana dönerek aynen şunları söyledi:
“Bak gazeteci kardeşim. Söylerlerdi de pek inanmazdım.
Adamlar bu otomobil yaparken birçok markanın kendilerine en çok uyan bölümlerini taklit etmişler.
Bak sana söyleyeyim.
Bu arabanın şanzımanı Fiat, ön takımı Ford, Motor ön blok zincir sistemi Mercedes. Kaporta kolay.
Anlayacağın bundan sonra bir sıkıntın olursa dert etme bana getir hallederiz.”

Evet dostlar anlı şanlı Japon dostlarımız yetmişli yıllarda yaptığı ünlü Mazda otomobilleri böyle toplamışlar.
Şimdi biz yıllar sonra ilk kez bu piyasaya çıkıyoruz. Bırakın biraz rahat etsinler.
Biliyorsunuz, Koç grubunun 1971’de Murat 124 ile başlayan İtalya patenti otomobilleri yaklaşık yarım asırdır piyasada.
Yan aynalarını bile yapmadıkları ve bu yüzden de polislere “Aynasız” lakabı takılmasına sebep olan ilk Renault’ları subay ortaklı fabrikada yıllardır yapıp satmadılar mı?
Öyleyse biraz bırakalım.
Ben daha içlerine girmedim.
Giren arkadaşlardan hep olumlu tepki aldım.
Hele şu fabrikanın bantları bir çalışmaya başlasın.
O zaman anlayanların ve bilenlerin tenkitlerini dinleriz.
Ama şimdilik sabır.

Faik Kaptan