“BİZİM HALLER.. Bir binayı ayakta tutan temeli ve sütunlarıdır. Bunlar sağlamsa korkma. Bizim meslekte de böyledir” Faik Kaptan’an nefis bir medya yazısı

BİZİM HALLER…
Bir binayı ayakta tutan temeli ve sütunlarıdır. Bunlar sağlamsa korkma.
Bizim meslekte de böyledir. Bence binanın temel taşları, muhabir foto muhabiri, kameramanlar, sütunları ise yazı işleridir. Tuğla, kiremit ve duvarla, idari işlerdir.
Patronlar mı? Onlar parayı verdikleri için çatıda otururlar. Siz hiçbir patronun giriş katında oturduğunu gördünüz mü?
Rahmetli Erol Simavi’nin Cağaloğlu’nda Hürriyet binasındaki odası en tepedeydi. Çalışanlar oraya “ Kartal Yuvası” derdi.
Aydın Bey Güneşli’deki binada en üst katta otururdu. Bildiğim kadar diğer patronlar da gazetelerini üst kattan doğru yönetirdi.
MİHENK TAŞI.
Kuyumcuların altının kratını belirlemek için kullandığı siyah renkli bir taş vardır. Ona Mihenk Taşı denir.
Ancak bizim toplumumuzda bu taş bir deyim olarak da kullanılır. İnsanların birbirine karşı duydukları saygı ve sevginin anlaşılması ölçüsünün ayarı gerektiğinde de söylenir.
Söylemek istediğim şudur: “ Gazetelerdeki mihenk taşları da temeli oluşturan ve sıcak sahalarda haber peşinde koşturan arkadaşlarımızdır.”
Bu taşları yerinden söküp atarsanız o sütunlar sizleri taşımaz, çatınız da çatırdamaya başlar. Oralarda rahat oturup keyfinizi sürdürmek istiyorsanız temeli korumak zorundasınızdır.
HABERTÜRK’ÜN BİTİŞİ VE GÖKHAN.
2009 yılının Mart ayında büyük yatırımlarla yayın hayatına başlayan Gazete Habertürk, dijital medyanın kağıt gazetelere üstünlük sağladığı iddiasıyla geçtiğimiz günlerde kapandı. Onların iddiası reklam pazarı dijital medyaya ve TV’lere kaymıştı.
İyi güzel de be kardeşim, o dijital medyanın, o TV’lerin oluşumundaki atar damarlara iletilen temiz kan nereden geldi. Tabi ki o kan temeli oluşturan gazeteci kardeşlerimizin yaptıkları haberlerdi.
Şimdi çoğunun işine son verdiniz. Aynı oluşumu DHA’da da yaşadık.
Burada Habertürk’ün Havalimanı muhabiri Gökhan Artan kardeşimizi de tırnak içinde anlatmak istiyorum.
Gökhan’da son tufada çıkartılanlar arasında. O ayrıldıktan sonra artık gazetelerde, djital medya da, hatta TV’lerin haber bültenlerinde uzun bir süre şu haberleri okuyamayacaksınız:
“ Uçağı martı çarptı, zorunlu iniş yaptı”
“ Marmara denizinde Büyükada açıklarında bir tanker denize pislik boşaltıyor”
“ Atatürk Havalimanı üstünde CV bulutları çok yoğun olduğu için 5 uçak divart etti”
“ Yoğun sis nedeniyle üç uçak pas geçti”
İşte bu tür haberlerin çıkış kaynağı çoğunlukla arkadaşımız Gökhan Artan’dı.
Gökhan masasına her geçtiğinde kulaklıklarını takar ve bilgisayarından status denilen programın üzerinden Uçuş Kulesini dinlerdi. Uzun yıllar havalimanı muhabirliği yaptığı için de pilotların ve kule görevlilerin kendi aralarında yaptığı konuşmaları tape eder, icabında fotoğraflar ve haber haline getirirdi.
15 Temmuz’da kalkışmanın ilk haberini Habertürk TV’de canlı olarak veren de Gökhan’dı bu sadece son olarak hatırladıklarım.
Anlayacağınız taş yerinden oynadı. Gökhan gibi kim bilir hangi arkadaşlarımız daha vardı.
Son söz; bu neye benzer biliyor musunuz dostlar?
Güzide futbol takımlarımız şimdi kendilerini kurtarmak için sponsor arıyorlar. Ancak bulamıyorlar. Güzel futbol oynarsan, şampiyon olursan, Avrupa’da boy gösterirsen sponsorlar sana koşarak gelir. Aksi halde avucunu yalarsın. Yani iyi ve kaliteli futbolcuya yatırım yapman lazım.
Gazetecilik de aynen böyledir arkadaş.
İşte bizim hallerimiz şimdilik böyle dostlar.

Not: Fotoğraf da Gökhan Artan sağ başta. Atatürk Havalimanı Muhabirleri arkadaşlarıyla bir yurt dışı görevi sırasında.

Faik Kaptan