Bir zamanlar gazeteciler kılık değiştirip haber yaparlardı. İrfan Demir de Zuhurat Baba’da sahte hoca olmuştu. O zamanlar güzel din adamları vardı. Tam sıkıştı imdada Orhan Can yetişti. Ama vatandaş yine aynı vatandaştı

Bir zamanlar gazeteciler halkı aydınlatmak için kılık değiştirip iyi haberler yaparlardı.
İrfan Demir de Zuhurat Baba’da sahte hoca olmuştu.
O zamanlar güzel din adamları vardı. Sahtekar din idamlarına müdahale ederlerdi.
İrfan Demir tam sıkıştı ki imdada Orhan Can yetişti.
Ama vatandaş yine aynı vatandaştı.
Hadi o günleri birlikte okuyalım: 

BAKIRKÖY ZUHURAT BABA TÜRBESİNDE EVLİYA OLDUM.

Beyoğlu’nda perukcular sokağına gidip takma sakal taktırıp, kafama da tekke taktım.
Elimde tespihle tam Bismillah deyip çıkacaktım ki gelin adayı gelmiş, ailesiyle saç bakımı yaptıracaktı.
Eeee elime geçmiş bir fırsat hiç bırakır mıyım.
İlk önce gelinin elini açıp onun falına baktım.
Ve ona bir çocuğu olacağının müjdesini verdim.
Gelin adayı yüzüme gülerek umutla bakmıştı.
Bu da bana yapacağım haber konusunda iyice umut vermişti.
Sanırım foto muhabiri Ali Aksoyer’di.
Kırtasiyeden aldığım beyaz kartona “Kutsal topraklardan getirdiğim zemzem suyu var. Kısmet açılır” diye yazıp, yoldan topladığım çakıl taşları ve birkaç fasulye ile Zuhurat Baba Türbesi‘ne geldim.
Cuma günüydü. Tezgahımı açtım.
Yanımda getirdiğim suyun içine ise tuzu basıp iyice karıştırdım.
Bir anda etrafım sarılmış kadınlar genç kızlar benden medet ummaya başlamıştı.
Onlara su ikram ediyordum. İnsanlar tuzuna bile bakmadan içiyorlardı.
Türbenin imamı gelip “Burada fal bakamazsın” deyince o kadınlar kızlar, “Sakın ona dokunma o evliya çarpılırsın” diyordu.
Hoca çaresiz, tepkiler üzerine gidince bir anda etrafım yeniden çevrildi.
Kimi evde kalmış kızına koca, kimi ise çocuk istiyordu.
Bir kadın geldi sanırım yaşı 60 üstü “Hocam bir yakınıma kısmet arıyorum” dedi.
Ben de ona “en yakın zamanda kısmeti açılacak” dedim.
Keşke demez olaydım.
Kadın 3 defa gidip geldi en sonunda “Hocam o kısmet benim için” deyince zor gönderdim.
Biri geldi 18 yıllık evli çocukları olmuyormuş ona da “Sarıyer’de doktor Mülayyim var. Onu bul olmazsa da kocanı boşa” dedim.
Hoca yine yanıma gelip “Bu gün cuma neden cumaya gitmiyorsun deyince” şaşkın bir halde öylece kalıp sonrada “Allah’la evliya arasına giremesin” diye sadece ağzımda geveledim.
İşte o an hızır gibi yetişti Orhan Can.
Elinde polis telsizi gibi Hürriyet Gazetesi’nin haberleşme telsizi “Senin hakkında şikayet var karakola gideceğiz” dedi.
Bir “oh” çekip rahatladı.
“Gidelim kardeşim”
deyip oradan kurtardım kendimi..

İrfan Demir