Atatürk: 19 Mayıs benim doğum günümdür.. Cemil Özyıldırım yazdı

Atatürk:
‘’19 Mayıs benim doğum günümdür’’

1. Dünya savaşından mağlup ayrıldıktan sonra, Mondros Mütarekesini imzalayarak boğazların hakimiyetini, yeraltı kaynaklarının kullanımını, donanma ile ordu üzerindeki tüm emir haklarını İtilaf Devletlerine devreden Osmanlı İmparatorluğu, çöküş süreci içindeydi..
Mondros Ateşkes Anlaşması’nın ardından İzmir Yunanlar, Adana Fransızlar, Antalya ve Konya İtalyanlar tarafından işgale uğramıştı.
Ayrıca Urfa, Maraş, Antep, Merzifon ve Samsun’a İngiliz askerleri çıkmış, Kraliyet donanması İstanbul’a demirlemişti.
İşgallerle mücadele için kurulan Trakya Paşaeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti, Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti, Red-i İlhak Cemiyetlerinin, işgali sonlandırma çabaları da yeterli bir sonuca ulaşamamıştı.
Vatan parçalanıyor, Osmanlı Padişah’ı Vahdettin çaresizlik içinde bu parçalanmaya seyirci kalıyordu.
İngilizler 9 Mart 1919 tarihinde Samsun’a askerî birlik çıkarmışlardı.
Dikkatler bu bölgeye çevrildi.
Samsunda direniş başladı.
Ayrıca Rumlar da sokaklarda kol geziyor, İngilizler’den yana tavır alıyordu.
Çatışmalar şiddetlenmişti.
İngiliz Yüksek Komiserliğinin silahlanan Türk halkının direnişi konusundaki şikayetlerini dikkate alan itilaf devletleri, Arthur Calthorpe’nin imzasıyla Osmanlı Hükümetine bir nota verdi.
Nota da bölgedeki karışıklıklar giderilmediği takdirde, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 7. Maddesi gereğince bölgenin işgal edileceği bildirildi.

Kurtarıcı aranıyor

Telaş içindeki Osmanlı hükümeti bölgeye güvenilir bir kumandanın olağanüstü yetkilerle gönderilmesine karar verdi. Dönemin Harbiye Nazarı Abuk Ahmet Paşa ve Sadrazam Damat Ferit Paşa, bölgedeki karışıklıkların giderilmesi için Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal’e yeni bir görev vermeyi kararlaştırdı.
Bu görev Abuk Ahmet Paşa tarafından bildirildi.
9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirilen Mustafa Kemal, hazırlanan fermandaki bazı yetki açıklamalarını bizzat kendisi yazdı.
Fermandaki yetkilendirmeye göre, 3. ve 4. kolordular ile Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara ve Kastamonu illerinin kolordu komutanlarına Mustafa Kemal doğrudan emir verebilecekti.
Padişah Vahdettin İngiliz Yüksek Komiserliğinin de onayladığı fermanı hemen imzaladıktan sonra Mustafa Kemal ile görüştü.
Kısa süren görüşmede Vahdettin ‘‘Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin!. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir (bu bir tarih kitabıdır) Bunları unutun. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden daha önemli olabilir. . Paşa, Paşa.. Devleti kurtarabilirsin’’ dedi.
Mustafa Kemal, bu konuşmada plânlarının sezilmiş olabileceği duygusuna kapılmıştı ‘’Bu sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle neden böyle konuşuyor? O Vahdettin ki bütün yaptıklarından pişman mı olmuştur? Aldatıldığını mı anlamıştır?’’ diye düşünüyordu.
İçinde bir kuşku daha vardı. Acaba müfettişlik görevi kendisini İstanbul’dan uzaklaştırmak için verilmişti?.
Ancak uzun zamandan beri ülkenin içinde bulunduğu umutsuz duruma üzülen ve Anadolu’ya nasıl geçebileceğinin yollarını arayan Mustafa Kemal için bu görevlendirme, bulunmaz fırsattı.
Nutuk adlı eserinin 1. bölümünün ‘’Benim Kararım’’ adlı kısmında, görevi kabul edişinin nedenini şu şekilde kaleme almıştı:

“Osmanlı yurdu ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı.
Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Amaç bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi.
Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet, bunların hepsi anlamını yitirmiş birtakım anlamsız sözlerdi.
Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne gibi yardım istemek düşünülüyordu?.
Öyleyse sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi?.
Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı.
O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak.

İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur’’

Mustafa Kemal Samsun yolu için hazırlıklara başladı. İstanbul’da Şişli’deki evinde günlerini Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makbule Hanım ile geçirdi.
Yaverinin ‘’Samsun’da çok kalacak mısınız Paşam?. Yoksa teftişi müteakip dönecek misiniz?” şeklindeki sorusuna “Hayır, dönmeyeceğiz çocuk!. Validene ve kardeşlerine veda et. Dönmeyeceğiz!”.
Mustafa Kemal yolculuk öncesi annesi Zübeyde hanımın da elini öperek duasını aldı.
O günlerde Şişli’deki evinde görüştüğü Albay İsmet Bey’e (İnönü); “Orada ulusu uyandırarak, kurtuluş çarelerini aramak için en uygun mıntıka ve beni bu mıntıkaya götürecek en kolay yol neresi olabilir?” diye sordu.
Harbiye Nezareti’nde görevli olan İsmet Bey’den, ”Yollar ve mıntıkalar çok tehlikelidir” karşılığını aldı.

Samsun’a hareket

Bu görüşmeden sonra Samsun yolculuğu için deniz yolu seçildi.
Kendisi için hazırlanan Bandırma Vapuru’nun kaptanı İsmail Hakkı Bey Durusu’dan yolculuk hakkında bilgi aldı. Yolculuğun 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğle üzeri başlaması kararlaştırıldı.
Hareket günü Bandırma vapuru, Sirkeci garı açıklarında İngilizler tarafından arandı.
Mustafa Kemal Beşiktaş iskelesinden motor ile Kız Kulesi açığına giderek, oradan vapura bindi.
Hareketten önce Rauf Bey, Mustafa Kemal’e vapurun işgal kuvvetlerine mensup bir torpido gemisi tarafından takip edileceğini ve batırılacağını haber aldığını bildirdi.
Buna rağmen yolculuğun planı bozulmadı.
Mustafa Kemal’e Bandırma Vapurunda, gemi kaptanı İsmail Hakkı Durusu dışında refakat eden 18 kişinin adları şöyle idi:

3. Kolordu Komutanı Kurmay Albay Refet Bey (General Bele), Müfettişlik Kurmay Başkanı Kurmay Albay Manastırlı Kâzım Bey (General DIRIK), Müfettişlik Sağlık Bakanı Doktor Albay İbrahim Talî Bey (ÖNGÖREN), Kurmay Başkan Yardımcısı Kurmay Yarbay Mehmet Ârif Bey (AYICI), Karargâh Erkân-ı Harbiyesi İstihbarat ve Siyasiyat Şubesi Müdürü Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey (GEREDE), Müfettişlik Topçu Komutanı Topçu Binbaşı Refik Bey (SAYDAM), Müfettişlik Başyaveri Yüzbaşı Cevad Abbas (GÜRER), Kurmay Mülhakı Yüzbaşı Mümtaz (TÜNAY), Kurmay Mülhakı Yüzbaşı İsmail Hakkı (EDE), Müfettişlik Emir Subayı Yüzbaşı Ali Şevket (ÖNDERSEV), Karargâh Komutanı Yüzbaşı Mustafa Vasfi (SÜSOY), Kurmay Başkanı Emir Subayı ve Müfettişlik Kalem Âmiri Üsteğmen Arif Hikmet (GERÇEKÇI), İaşe Subayı Üsteğmen Abdullah (KUNT), Müfettişlik İkinci Yaveri Teğmen Muzaffer (KILIÇ), Şifre Kâtibi, Birinci Sınıf Kâtip Faik (AYBARS), Şifre Kâtibi Yardımcısı, Dördüncü Sınıf Katip uh (ATASEV).

Uçmaya hazır kuş gibiyim

Mustafa Kemal’in talimatı ile Bandırma vapuru, fırtınalı ve dalgalı bir denizde karaya yakın bir rota izledi.
Rauf Beyin dediği gibi Bandırma vapuru bir İngiliz torpido gemisi tarafından izleniyordu.
Ancak hava şartlarını kötülüğü, Bandırma vapurunun açık denizden çıkarak kıyı rotasını izlemesi nedeni ile torpido gemisi izini kaybetti.
O köhne vapur, 17 Mayıs günü gece saat 23.00 civarında İnebolu limanına, 18 Mayıs 1919’da ise öğle üzeri saat 12.00’de Sinop limanına ulaştı.
Üsteğmen Hikmet Bey, sandal ile kıyıya çıktı ve yolda olduklarını Samsun Tümen Komutanlığı’na telgraf ile bildirdi. Bandırma Vapuru, bu telgraftan bir gün sonra da 19 Mayıs 1919’da Samsun’a vardı.
Bir hafta boyunca Mantıka Palas ‘ta kalan Mustafa Kemal, bu süreçte bölgede meydana gelen çatışmaların direnişçileri örgütledi, planlarını yaptı ve yeni direniş örgütlerinin kurulmasında etkin rol oynadı.

Anadolu’nun kapıları açılıyor

10 günü işgal altındaki Samsun’da geçiren Mustafa Kemal, Havza’ya geçerek, 17 gün de orada kaldı.
Bu süreçte Anadolu’nun ve halkın genel durumu hakkında bilgi alarak ulusal hareketin fikirsel temellerini attı. Havza’dan sonra Amasya’ya hareket etti.
Ne şekilde olursa olsun, Anadolu’ya geçme kararına vardığı o günlerde, koruyucu ve geniş bir yetkiyle önüne Anadolu’nun kapıları açılan Mustafa Kemal, heyecanını şu kelimelerle anlatıyordu.

”Talih bana öyle müsait şartlar hazırlamıştı ki, kendimi onların kucağında hissettiğim zaman ne kadar bahtiyarlık duyduğumu tarif edemem.
Heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum.
Kafes açılmış, önümde geniş bir alem vardı.
Kanatlarını çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim.
19 Mayıs benim doğum günümdü”

Artık Anadolu topraklarına ayak basan Mustafa Kemal, milletiyle el-ele, gönül-gönüle büyük bir mücadele verdi.
9 Eylül 1922’de de, Yunan ordusunu İzmir’de denize dökerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini attı.
Kurtuluş hareketini başlattığı 19 Mayıs 1919 tarihinin önemi nedeniyle de 19 Mayıs’ı, Türk gençliğine armağan etti. Türk gençliğine şöyle sesleniyordu:

“Gençler..
Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler.
Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum.
Size olan güvenim hiç sarsılmayacak.
Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz.
Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletimin hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıklarına vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir.
Türk genci, devrimlerin ve rejimin sahibi ve bekçisidir.
Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.
Rejimi ve devrimleri benimsemiştir.
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği budur’’

NOT : Tarihini bilmeyenler, geçmişten habersizdir

Cemil Özyıldırım

19 Mayıs kutlamaları