Almanya’nın Mannheim kenti.. İstasyona giren Münih treninin kapıları, ‘Trak, şırrak’ sesleriyle gıcırdayarak açılır. 20 yaşındaki bir genç elinde bavul iner.. Halit Çelikbudak’ın kaleminden

Pazar yazıları (2)
– 2 Aralık 2018 –

Tarih Mayıs 1970…

Sirkeci’den başlayıp günler süren bir tren yolculuğundan sonra Münih’ten aktarmalı gelmiştir. Birlikte trenden inen birkaç Türk’ü bir Türk tercüman karşılayıp alıp götürmüştür. Peronda yalnız kalan genç, lisede öğrendiği Fransızcası ile elindeki adresi sorar… Bir iki Alman’ın, Fransızca bilmese de, birkaç kelimeyle, el, kol hareketleriyle tarif etmeye çalıştıkları adrese gider. Burası uzaktan bir akrabasının evidir.

Trenden inen ise genç Keşanlı Hüseyin Adalı’dır… Uzunköprü Lisesi’ni bitirmiş, İstanbul’da Vatan Mühendislik Okulu’nda öğrencidir. Ancak tahsiline Almanya’da devam etmek ister. Goethe Enstitüsü’ne yazılmış, Almanca öğrenip okuyacaktır. Üniversiteye kaydolur. Öğrenci yurdunda yer bulur. Kısa sürede çevre edinir, ama başka öğrencilerin, işçilerin yardımına koşmaktan üniversiteyi ihmal eder.

Tesadüfler onu charter uçaklık işine iter. Önce Hürriyet’in kurduğu uçak şirketi için işçi barakalarını dolaşıp hem bilet satar, hem onları alana götürüp getirir. O kapanınca bu kez rahmetli Hamdi Öztürk ile Frankfurt merkezli ünlü Öztürk Uçak şirketini kurar… İş o kadar çok büyür ama o hiç değişmez. Yine mütevazidir… Yıllarca bilet satar, yolcu taşır… İstanbul Havayolları’nın kurucu ortağı olur. Bugün dahi Almanya’da charter uçak şirketçiliğinin piri olarak kabul edilen birkaç kişiden biridir.

‘Hayat durur, Adalı durmaz’ derler… Bir süre Keşan’a gidip mandıra, süt ve peynir üretimi tesisleri, benzin istasyonu, şoför okulu, fırın gibi pek çok işi kurar… Üçüncü ligdeki Keşanspor’un başkanlığını yapar… Bu arada Almanya’daki şirket yavaşlar… Toplanıp Keşan’a kadar giden acentaların ısrarı üzerine Almanya’ya döner. Charter işinin artık bittiğini fark edip şirketi kapatır. Frankfurt’ta otel işletmeciliğine başlar.

Frankfurt’un etrafında iki yüz kilometrelik bir çember içinde sanırım duymayan/ tanımayan yoktur… Tanımıyorsa, duymadıysa kendi kabahatidir… Frankfurt’ta olan bitenin ilk adresi odur… Candan bir dost… Bir efsanedir… Sabahın çok erken saatlerinde itibaren harekete geçer, telefonu hep meşguldur… Ya o bir dostunu, darda kalanı, hasta, yardıma muhtaç birini arıyordur… Ya da biri onu sevip sayıp arıyordur, derdini anlatıyordur, akıl danışıyordur… Tabii bu telefon trafiği gece yarılarına kadar Türkiye’ye kadar da uzanır… Telefonla da kalmaz… Müsaitse yakın uzak demez gider, ziyaret eder… Türkiye’ye kadar da gider…

Aaa…böyle biri kaldı mı, abartıyorsun diyebilirsiniz… Eski bir dostum Adalı’yı yakından tanıyorum… Gerçek bu… Mannheim Türkspor Kulübü’nü kurup yirmi yıl yönetmiş, onur başkanı, şimdi Frankfurt Türkspor’un başkanı… Bağışlarla, Frankfurt Belediyesi ile el ele şimdi kulübe milyonluk bir tesis kazandırmak üzere… Maddi açıdan zengin sayılmaz… Ama gönlü o kadar zengin ki pek çok zengin onun manevi zenginliğine sanırım zor erişir… Paraya hiç önem vermez, vermemiş…

Frankfurt’a gelenlerin ilk uğrağı mutlaka onun iki otelinden biridir. Biri fuar yakınlarında Franken Oteli, diğeri yakındaki Glashütten köyünde… Gelenler başka bir otelde kalsa bile önce ona mutlaka uğrar… Politikacılardan sanatçılara, profesörlerden, gazetecilerden, işadamlarına kadar… İsim vermek doğru olmaz…

Gündüz, iş, telefon trafiği… Akşam da dost sohbet toplantıları başlar… Muhabbetine doyum olmaz… Dün akşam uğradım, sohbet ettik. Saatler aktı gitti… Toplumun yararına olacağını düşündüğü projeleri anlattı… Banker Bilo’yu anlattı mesela… Ödemelerin genelde nakit olduğu yıllar önce uçak şirketine birini almışlar. Para saymayı çok seviyormuş. Paraları hep o sayarmış. Bu yüzden lakabı ‘Banker Bilo’ imiş. Hem anlattı, hem taklidini yaptı. Çok güldük… Yakında Adalı’ya art arda ünlü Türk politikacıları ile sanatçılar gelecekmiş… Haber göndermişler… İsim veremiyorum…

Almanya Balkan Türkleri ve Rumeliler Derneği’nin de başkanı… Dedesi Ahmet Adalı, Selanik-Drama arasındaki bir köyden 1923’te Keşan’ın Çeltik köyüne göç etmiş… Yani köken Rumelili… Frankfurt’a gelirseniz mutlaka ona bir merhaba deyin…

Halit Çelikbudak