Yıl 1975. Orta birdeyim. O zaman bu şapkalı ve avanesi ülkeyi yönetiyordu.. Süleyman Demirel’i bir de böyle hatırlayın

Yıl 1975. Orta birdeyim.
Mersin’de Pozcu durağında okula gitmek için otobüs bekliyorum.
Yanımda da 30-35 yaşlarında bir abi var. Tanışmıyoruz.
Birileri Amerika’yı ve NATO’yu protesto ediyor.
Döndüm abiye dedim ki:
“NATO’dan çıksak, Amerika’ya sırt çevirsek iki günde batarız.”
Ülkesinin görüntüsünden bu çıkarımı yapabilecek milyonlarca insandan biriydim. Ülkesine inancı kalmamış birisi. Her yerde kuyruk, karaborsa, anarşi. Asker terörü.
Dış ülkelerde üç kuruşluk değer görmemek. Hayat ateş pahası.
Ülkenin varlıkları dışarıya peşkeş çekilmeye başlanmış.
O zaman bu şapkalı ve avanesi ülkeyi yönetiyordu.
1978. Lisedeyim. Dersliğin kapısı paldır küldür açılıyor.
Birileri bağırarak sınıfı boşaltıyor. BOYKOT. Okulun bahçesine çıkıyoruz.
Yine birisi elinde megafon bizlere bir şeyler anlatıyor bağıra çağıra. Ön sıralardakiler sloganlar atıyor.
Yanımdaki çocuk belinden silahını çıkarıp havaya sıkıyor birkaç tane.
Öndeki kız da güzelmiş diyemiyorum korkudan. O zaman bu şapkalı ve avanesi ülkeyi yönetiyordu.
1979. Lisedeyim. Sobada yakacak gaz almak için benzincide 5 saat kuyruk bekleyip iki koca bidonu 4 kilometre taşıyarak eve götürüyorum.
Dolmuşlar almıyor bidonla. O zaman bu şapkalı ve avanesi ülkeyi yönetiyordu.
Eylül 1980 den az önce. Lisedeyim.
Okulun bahçesinde girerken kapıda soruyorlar sağcı mısın solcu musun?
Birisi küçümseyerek bakıyor. Yok lan bunu tanıyorum ineğin teki diyor. Dayak yemeden geçiyorum.
Yıl 1982. Arkadaşlarla elimizde gitarlar birimizin evine gidiyoruz.
Arkamızdan dalga geçiyorlar. Ne lan o piyona mı?
Gitarın teli kopunca saz teli takıyoruz.
O zaman bu şapkalı ve avanesinin devamı politikacılar ülkeyi yönetiyordu.

Bu anekdotlara katılacak milyonlarca öykü var.
Bu şapkalı ve avanesi, bu ülkenin dibini oymuş birkaç siyasetçiden birisi.
Bazı gazeteci arkadaşlar anlatıyorlar, kapısında beklerken hallerini sormuş, çay ikram etmiş filan.
Off ya büyük resme bakın.
Bu ülke mezarına tükürüleceklere anıt mezar yapıp duruyor bu yüzden.

Teoman Kozan

 

“Onun ve onun gibilerinin kaosa çevirdiği bir ülkede çocukluk ve gençlik yaşadım. Rastlantı eseri (!) ortadan kaybolanların listesinde adımız yok. Rastlantı eseri içeri girip işkence görmeyenlerdeniz”