UÇURTMA – Korona günlerinde bir anı

Bahri Kayaoğlu - Uçurtma

UÇURTMA (Korona günlerinde bir anı)

Her gün düzenli yapmaya çalıştığım yürüyüşlerden biriydi.
Yerleşim alanının dışına çıkınca zeytin, şeftali, mandalina, portakal bahçelerinin arasındaki patika yola girdim. Yarım saat kadar sonra yolumun başka bir patika ile kesiştiği yerden otuz, kırk arası yaşlarda bir kadın bir erkek çıktı önüme.
Kadın: Amca, dedi “Buralarda düşen bir uçurtma gördün mü?”
Gayri ihtiyari başımı kaldırıp etraftaki meyve bahçeleri ormanına baktım.
“Hayır” dedim.
Kadın, elini kaldırarak yerleşim alanında görülen binaları işaret etti.
Birkaç kilometre uzaklıktaydı.
“Biz” dedi, “orada oturuyoruz. Korona virüsü nedeniyle evden çıkamayan çocuklarımız var. Onlara bir uçurtma yapmıştık. Teras katta uçurup, seviniyorlardı. Birkaç saat önce gökyüzündeki uçurtmamızın ipi oğlumuzun elinden kaydı. Bu taraflara düştüğünü gördük. Onu arıyoruz ama bulamadık”.
Gözleri dolu dolu oldu konuşurken.
Üzüldüm…
“Keşke görseydim” dedim.
Erkek, hüzünlü bir yüzle eşinin elini tuttu.
“Tamam, canım üzülme yenisini yaparız. Haydi, dönelim” dedi.
“İyi günler” diledik birbirimize.
Onlar, geldikleri patikadan geri gittiler.
****
Kuş sesleri arasında yürümeye devam ettim.
Etrafımda çekirgeler sıçrıyordu.
Patika yolda, basmamaya dikkat ettiğim karıncalar yuvalarına durmadan bir şeyler taşıyordu.
Birkaç kertenkele yolu boydan boya geçip çalılıklara saklandı.
Kara bir yılan kıvrıla kıvrıla gidip kenardaki otların arasına girdi. Kuyruğuna basıp canını acıtmazsan, korkma. Yılan, durup dururken saldırmaz insana.
“Şişşşttt” bile demedim.
Aklım düşen uçurtmada, sevinçleri yarıda kalan çocuklarda, gözleri dolu dolu olan kadında, eşini teselli eden erkekte kaldı…
****
Beş yüz, altı yüz metre ilerde, bir şeftali ve mandalina bahçesini birbirinden ayıran derenin kenarına vardım.
Suyu berraktı.
Ellerimi, yüzümü yıkayıp kıyısındaki ceviz ağacının altına oturdum.
Adıyaman tütününden sarılı sigaramı daha yarılamışken, onu gördüm.
Mandalina bahçesi içinde, otuz metre kadar ilerdeydi.
Kalkıp yanına yanına gittim.
Uzun kuyruğu dalların üstünde, rengârenk gövdesi iki ağacın arasına düşmüştü.
Hemen patika yola koştum.
Sesimin yükselebildiği kadar bağırdım
“Uçurtmanız buradaaaa!”
“Uçurtmanız buradaaaaaa!”
“Uçurtma……………………….!!!”
Tabi, duyan olmadı…
****
Yanına geri döndüm.
Bal Peteği denilen altıgen bir uçurtmaydı.
İnce bambu sopaları üstüne kurulmuş omurgası, kalın yağlı kâğıt ile kaplanmış, rengârenk kâğıt mendiler ile süslenmişti. Uzun kuyruğuna belli aralıklarla renkli krep kâğıtları dizilmiş en son noktasına da küçük bir Türk Bayrağı asılmıştı.
Çocuğun elinden kayan ip, uçurtmanın omurgasına bağlı duruyordu.
Dalların üstünden kuyruğunu toplayarak indirdim.
İpi çekerek rulo yaptım.
Uçurtmayı alıp biraz önce kadın ve erkekle karşılaştığım yere geldim. Gösterdikleri evlerinden daha iyi göründüğünü düşündüğüm yandaki boş tarlanın içine girerek en yüksek yerine vardım. İpin ucunu elime dolayarak uçurtmayı rüzgâra bıraktım…
Önce hafiften sonra hızlanarak, kuyruğunu sallaya sallaya gökyüzüne doğru yükseldi uçurtma…
****
Çocukluğumda hiç uçurtmam olmamıştı.
Hiç uçurtma uçurtmamıştım.
O yaşlarda yaşayamadığım bu inanılmaz keyfi, şimdi doyasıya yaşıyordum.
Gökyüzünde süzülen uçurtma değil, sanki bendim.
Müthiş mutluydum.
Demek ki, uçurtmaları sadece çocuklar değil, benim gibi yaşı kemale varan yetişkinler de severmiş.
Bu, belki de gökyüzünün çekiciliğinden, belki de özgürlük hissi ile direkt ilgili olduğu içindir…
****
Bir gözüm uçurtmada bir gözüm kadının gösterdiği evlerdeydi.
Çok geçmedi.
Evlerden birinin terasında birkaç çocuğun havalara zıplayarak el salladıklarını gördüm.
Ben de onlara el salladım.
Kısa bir süre sonra patika yolda rastladığım çift koşarak geldi.
Kadının yüzü gülüyordu.
Erkek; Abi, dedi. “Şu korona virüsü için konulan sosyal mesafe yasağı olmazsa, sarılıp ellerinden öperdim. Çok sevindirdin bizi”.
Gözlerinin içinde sevinci görülüyordu.
Kadın; “Size ne kadar teşekkür etsek azdır. Biz bulamadan eve dönünce çocuklar çok üzüldüler. Uçurtmanın düştüğü yerden gözlerini bir an olsun ayırmadılar. Birden gökyüzünde uçurtmalarını görünce sevinçlerini görmeliydiniz” dedi.
“Gördüm” dedim.
Evlerinin terasında hala havalara zıplayarak el sallayan çocukları gösterdim.
****
Mutlu çift uçurtmalarını alıp gittikten sonra, en güzel oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi hüzünlendim. Çocukluğumda yaşamadığım bir mutluluğu ömrümün bu son deminde, yarım saat bile olsa uçurduğum uçurtmanın verdiği keyif, tesellim oldu.
Meyve bahçeleri arasında, patika yoldan yürümeye devam ettim.
Bir süre sonra rengârenk uçurtma gökyüzüne tekrar yükselmiş, nazlı nazlı süzülüyordu.
Onu uçuran çocukları göremiyordum artık ama uçurtmanın uzun kuyruğu sanki bana el sallar gibiydi.
Evime döndüğüm ana kadar bu ‘el sallama’ hep böyle devam etti…
****
Bahri Kayaoğlu / Uçurtma
26.05.2020 / Kuşadası