Türkmen kızı su peşinde koşuyor.. Bu fotoğrafa kalbi sızlamayanın kalbini sıkıntı bassın

Türkmen kızının su peşinde koşarken ki fotoğrafı.. uzun zamandır bu kadar kederli başka foto görmemiştim.

Arkeoloji Dünyası

Türkmen kızı su peşinde koşuyor.. Bu fotoğrafa kalbi sızlanmayanın kalbini sıkıntı bassın..

Türkiye’nin eski “Musul Vilayeti”ne, yani Kuzey Irak’a bakışında çok önemli bir pay taşıyan bölge gerçeklerinin başında, kuşkusuz buradaki Türkmen soydaşlarımız gelmektedir. Sayıları 2 milyonu aşan, buna karşı geçmişteki Irak rejimleri tarafından çoğu zaman yok sayılan ve asimile edilmek istenen, uluslararası topluluk tarafından da garip bir şekilde gözardı edilen Türkmenlerin güvenliği, huzuru ve refahı, Türkiye açısından hem ahlaki hem de politik bir sorumluluktur.

Türkiye’nin bu konuda izlemesi gereken stratejiyi ve politikaları incelemeden önce, genel olarak Türkmenleri tanımak gerekir.

Bin yılı aşkın bir süredir Irak’ta yaşayan Türkmenler köklü bir geçmişe sahiptir. Osmanlılar döneminde yönetimde oldukça etkili olan Türkmenler, Irak halkının eğitimli ve aydın bir bölümünü oluşturmaktadır.

Türkmenlerin dağlık ve ova bölgeleri arasındaki coğrafi konumları, yaşadıkları bölgelerin çoğunlukla Kürt bölgeleri ile içiçe olması, bir yandan petrol zengini olan Kerkük’teki nüfus ağırlıkları ve diğer yandan da Kerkük’ün ulaşım açısından stratejik bir konuma sahip olması, Türkmenlerin siyasi istikrarı sağlamak için politik denklemlerde dengeleyici bir unsur olmalarını sağlayabilir.

Türkmenler Orta Asya’dan gelen bir Türk kavmidir. Türkmen adını MS 11. yüzyıldan bu yana kullanmışlardır. Önce Farsça olan “Türkmanend” kelimesi zaman içinde “Türkmen”e dönüşmüştür. Bu şekliyle de Fars tarihçisi olan Kalgırdizi’nin kitabında yer almıştır. Ayrıca Abu El-Fazıl El-Behkıy, “Oğuz” anlamına gelen Türk ifadesini tüm yazılarında kullanmıştır.

Tarihçi Ebu Sait, Türkmenler’in, Selçukoğulları Dönemi’nde Anadolu’yu fetheden Türklerin büyük bir nesli olduğunu yazar. Ona göre, Mezopotamya ve Horasan’da yerleşip İslam diniyle şereflenen, daha sonra Anadolu, Irak ve Ortadoğu devletlerine akımlar yapan Türkmenler, Oğuz Türkmenlerindendir. Türk boylarının en büyüğü olan Oğuzlar, tarihte en büyük imparatorluk sayılan Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğunu kurmuşlardır.

Türkmen adı hakkında birbirinden ayrı birçok görüş ortaya atılmıştır. Tarihçi Ebu Fida’ya göre bu ad, Türkmenlerin İslam’ı kabul etmesinden sonra doğmuştur. Türkmenlerin bu adı almasının nedeni, Horasan ve Mezopotamya Türklerinin Müslüman olduktan sonra “tercüman” diye adlandırılmalarıdır. Çünkü bu cemaat, Arap fatihleriyle Müslüman olmayan Türkler arasında tercüman olarak görev yapmıştır. Bu ünvan zamanla değiştirilerek Türkmen olmuştur. Bir diğer görüş ise “Türkmen” kelimesinin, “Türk” ve “iman”kelimelerinin birleşmesiyle doğan ve “İmanlı Türk” anlamına gelen bir ifadenin kısaltılmış hali olduğudur.

Tarihçi Derbülü, “Oğuzhan’a mensup olan bazı oymaklar Horasan’ın batısına göç ederek orada yerleşti ve babaları döneminden kalan sert şiveyi kullandıklarından dolayı Horasan halkı tarafından Türk’e benzer adını aldılar” demektedir. Rus Partold da bu konuda, “Türkmen adı aslı meçhul olan bir kelimedir. İlk defa MS 10. yüzyıla ait olan kitaplarda kullanılmaya başlanmıştır” demektedir. Tarihçi Dr. Faruk Somer’e ait bir görüş de, MS 10. yüzyılda İslam devletleri ile ticari ilişkiler sonucu Müslüman olan Oğuz oymaklarının çoğuna Türkmen adı verildiğidir. Bu ad geliştirilerek iki çağdan sonra Oğuz adı yerine kullanılmıştır. Türk tarihçisi Yılmaz Öztuna’ya göre ise, Müslümanlar “Türkmen” adını Müslüman Oğuz Türklerine vermişlerdir. Ayrıca bu kelime MS 11. yüzyılda Oğuz adının eş anlamı olarak göçebe Oğuz kabilelerine de verilmiştir.

Kısacası Türkmen kelimesinin Türklerin İslamiyeti kabul etmelerinden sonra Oğuz boylarına verilen bir isim olduğu konusunda pek çok tarihçi hemfikirdir. Bu kelimenin Müslüman Türkleri ifade etmek için kullanılması, Kuzey Iraklı Türkler ile Anadolulu Türkler arasında hiçbir fark olmadığını gösteren önemli bir gerçektir.

Irak’ta Türkmenlerin Tarihi Kökeni

Türkmenler Irak’a büyük topluluklar halinde hicret etmişlerdir. Bu hicret Horasan’a vali olarak gelen “Übeydullah Bin Ziyat” döneminde -yani hicri 54 yılında- gerçekleşmiştir. Übeydullah Türkmenlerden 2000 okçu ve savaşçı seçip Irak’a göndererek Basra’da yerleşmelerini sağlamıştır. Bu savaşçıları da Übeydullah, Basra’daki Irak limanına yapılan dış saldırılar ve Yemen’de isyan eden oymakları bastırmak amaçları ile kullanmıştır. Ayrıca bu Türkmenler, Araplarla karışıp Kuran-ı Kerim’in dili olan Arapça’yı öğrenmiş ve Allah’ın rızası için İslam düşmanları ile savaşmaya başlamışlardır. Yazılı belgeler, Übeydullah Bin Ziyat’ın, Türkmenleri askeri yerlere girip Basra’daki Irak limanını kurmak ve iç isyanını bastırmak gibi işlerinde kullanan ilk Arap önder olarak belirtirler.

Böylece Irak’a Türkmen hicreti askeri nedenlerden dolayı devam etmiştir. Daha sonra Irak’ta yerleşip ticaret, sanayi, ziraat ve siyaset gibi değişik işlerde çalışmışlardır. İşlerinde emanet ehli ve dürüst olan Türkmenler, Emevi Devleti’nin ilgisini çekip büyük bir kısmı orduda önemli görevlere gelmiştir. Bu sayede de Türkmenler, Emevi Dönemi’nden bu yana Irak ve Arap tarihinde önemli bir rol almıştır. Abbasi Dönemi’nde de bu etkinlikleri sürmüştür. Böylece Türkmenler birbirini takip eden dalgalar şeklinde Irak’a girip Abbasilerin çatısı altında Araplarla kaynaşmışlardır. Hicri 145 yılında Halife Ebu Cafer El-Mansur, Bağdat şehrini yapıp devletine başkent olarak tanıdıktan sonra, Türkmenlere de özel konut yerleri tahsis etmiştir.

Bu gerçekler, Osmanlı fetihlerinden asırlar önce de Irak’ta önemli bir Türkmen varlığı bulunduğunu göstermektedir. Bölgenin Osmanlı idaresine girmesinden sonra ise Türkmen nüfusu ve etkinliği daha da artmıştır. Osmanlı seferi ile çok sayıda Oğuz Türkü Irak’a girmiş ve yerleşmiştir. 1638 yılında IV. Murat’ın Bağdat seferinin ardından kent, Emevi idaresinden çıkarılmış ve Osmanlı’ya sadık olan Türkmenler buraya yerleştirilmiştir. Yeni gelen Türkler ve eskiden burada olan Türklerle aynı yerde yerleşip kaynaşmışlar ve böylece Irak’ta tek bir Türkmen etnik grubu oluşmuştur.

Türkmenlerin bölgedeki Araplar ve Kürtlerle olan ilişkileri de hemen her zaman dostane ve barışçıl olmuştur. Hepsi de ortak bir Müslüman kimliğinde birleşen bu üç halk, Osmanlı yönetiminde geçen asırlar boyunca barış ve huzur içinde yaşamıştır. Bölgede huzursuzluklar, çatışmalar ve baskılar ise, Osmanlı yönetiminin yıkılmasının ardından başlamıştır.

Irak’ta Türkmenlerin Durumu

Osmanlı’nın Musul vilayetinin İngiltere tarafından haksız bir biçimde Türkiye’den alınması, Türkmenlerin Anadolu’dan kopmalarıyla sonuçlanmıştır. Bunun sonucunda giderek daha fazla Arap milliyetçiliği temelinde tanımlanan bir ülkede azınlık durumuna düşmüşlerdir.


Türkmenler, Kerkük’te nüfus açısından önemli bir paya sahiptir.
Resimlerde Kerkük Kalesi görülüyor.

Türkmenlere karşı Irak devletinin tavrı zaman içinde değişikliğe uğramış ve istikrarsız bir seyir izlemiştir. 1925’te ilan edilen anayasada hiçbir etnik gruptan söz edilmediği gibi Türkmenlerden de söz edilmemiştir. Ancak 1932’de Irak devletinin İngiliz mandasından çıkarak bağımsızlığını kazandığı günlerde Irak’ın Milletler Cemiyeti’ne verdiği beyannamede; Irak Türkmenlerinin haklarının korunacağı, varlıklarının tanınacağı, kendi dillerinde eğitim yapmalarına izin verileceği, Türk dilinin Türk bölgelerinde resmi dil olmasının ötesinde, bu bölgelerde görev yapacak memurların mümkün olduğunca Türk kökenli olacağı konularında güvenceler verilmiştir. Çeşitli değişiklikler geçiren bu anayasa, krallık rejiminin yıkılması ve cumhuriyetin kurulması ile yerini 1958 Anayasası’na bırakmıştır. Yeni anayasa Irak’ı bir yandan Arap anavatanının bir parçası, diğer yandan ise Arapların ve Kürtlerin vatanı olarak gösterirken anayasada Türkmenlerden söz edilmemiştir.


Ortadoğu asırlar boyu devam eden bir istikrar, barış ve huzur dönemi yaşamıştır. Bölgede huzursuzluklar, çatışmalar ve baskılar ise, Osmanlı yönetiminin yıkılmasının ardından başlamıştır. Dünya basınının en önde gelen gazete ve dergilerinde de bu gerçeği doğrulayan haberlere rastlamak mümkündür.

Irak’ta 1925 yılında çıkan ilk anayasa Kürtçe, Arapça ve Türkçe olarak basılmıştır. 1950 yılında hükümet, okullarda Türkçe dilinin kullanılmasını azaltmaya başlamıştır. Daha sonra 24 Ocak 1970 tarihinde resmi bir kanunla ilkokulda Türkçe eğitim yapma kararı aldıktan bir yıl sonra aynı hükümet, aynı kararı yok sayıp okulları kapatarak Türkçe ile eğitim yapmayı yasaklamıştır.

Türkmenlerin en kötü dönemi ise, Irak halkının diğer unsurları için de son derece korkunç bir devir olan Baas iktidarıdır. Saddam Hüseyin’in kanlı rejimi ile özdeşleşen bu iktidar boyunca Türkmenler büyük baskılara maruz kalmıştır. Bazı liderler tutuklanıp yargılanmış ya da suni yargılarla hapiste yatmışlardır. Irak hükümeti devamlı olarak Türkmen nüfusunu azaltmaya çalışmıştır. Dolayısıyla şimdiye kadar Türkmen nüfusunu tespit eden tarafsız bir sayım yapılmamıştır. 1957 yılında yapılıp sonuçları 1959’da açıklanan sayımda Irak’taki Türkmenlerin sayısı yaklaşık 567.000 kişi olarak tespit edilmiştir. Bu, tüm Irak nüfusunun yaklaşık %10’unu oluşturmaktadır. Ama Irak Hükümeti her türlü yolu deneyerek bu gerçeği saklamaya çalışmıştır.

Nüfus Yapılanması

Bugüne kadar Irak’ta yayınlanan bütün istatistiki bilgiler, Bağdat’taki baskıcı rejimin asimilasyonist tutumu gereğince gerçek dışı rakamlardan meydana gelmiş ve Irak’ta yaşayan Türkler %2’lik bir oranla gösterilmiştir. Dolayısıyla yabancı araştırmacılar yayınladıkları eserlerinde ve özellikle ansiklopedilerinde hep bu yanıltıcı kaynaklara dayanmışlardır. İşin en ilginç yanı ise Türkmen nüfusu üzerindeki hesapların ustaca yapılmamış olmasıdır. Irak Planlama Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu bilgiler ışığında, yönetimin iddialarını basit bir matematiksel hesapla çürütmek mümkündür. Irak Türkmen Cephesi’nin bir yayınında bu konuda şunlar yazılıdır:


Gülkent Parkı, Erbil

1981 yılı istatistik tahminlerine göre 1.227.025 nüfuslu Musul, 402.067 nüfuslu Selahattin, 567.957 nüfuslu Kerkük, 637.778 nüfuslu Diyala ve 632.252 nüfuslu Erbil gibi Türkmenlerin bulunduğu vilayetlerin nüfus toplamı 3.467.269’dur. Aynı tahminlere göre Irak’ın toplam nüfusu 13.669.689’dur. Irak’ta yayınlanan kaynaklarca Türk nüfusun %2’lik bir nispet ettiği iddia edildiğine göre, bölgede bulunan 3.467.269 nüfusun sadece 273.393’ü Türktür ki, bu da bölgeye göre %7.88’lik bir oran demektir. Yani Irak’ın Türklerle meskun vilayetlerinde “her 100 kişiden ancak 8’i Türk’tür” anlamına gelir. Ancak bölge gezildiği zaman bu rakamın gerçeklerden ne kadar uzak olduğu hemen göze çarpmaktadır. Hatta bazı vilayetlerde bunun tersini iddia etmek daha doğru ve daha mantıklı olur. Ayrıca 1960’a kadar Kerkük nüfusunun %95’inin Türk olduğu bilinmektedir. Ancak daha sonra güdülen Araplaştırma politikası nedeniyle on binlerce Arap ailesi Kerkük’e yerleştirilmiştir. Bunun yanısıra Kürtlerle meskun civar illerdeki köylerin yıktırılması, Kürtlerin de Kerkük’e göç etmelerine neden olmuştur. Dolayısıyla 1980’li yıllarda Kerkük’teki ezici Türk yoğunluğu zedelenmiş ve %95’lik oran %75’e düşürülmüştür.

1957 Krallık Dönemi’nde yapılan sayımda Irak’ta 500.000 Türkmenin yaşadığı belirtilmiş ve 1959’da yayınlanan sayım verileri, sayılarının 567.000 olduğunu göstermiştir. Irak’taki yıllık nüfus artış hızı, yapılan hesaplamalara göre %3.296’dır. 1959 yılını baz alarak bu verilere göre 1994 yılında Irak’ta yaşayan Türkmen sayısı ise: n P1 = P0 ( 1+t) 35 P1 = 567.000 (1+0.03296) P1 = 1.764.029 olarak bulunur, bu da Irak’ın iddialarını başka bir yöntemle çürütmektedir. Dolayısıyla, Irak’ta gelmiş-geçmiş iktidarlar ve özellikle Saddam Hüseyin’in baskıcı rejimi her ne kadar Türk nüfusunu gizlemiş ve az göstermiş olsa bile, Kerkük, Erbil, Musul vilayetleri, Selahattin ile Diyala’nın ilçe ve köyleri ile Bağdat’ta yaşayan 300.000 civarındaki Türkmen nüfusunun en düşük rakamla iki milyonun üzerinde olduğunu ispatlamaktadır.

Türkmenlerin Yerleşim Bölgeleri

Irak’ta bin yılı aşkın bir zamandan beri varlık gösteren Türkmenler, ülkenin kuzey ve orta bölgesinde yaşamaktadırlar. Türkmenler günümüzde Musul, Erbil, Kerkük, Diyala ve Selahattin illerinin sınırları ile başkent Bağdat’ın birkaç mahallesinde de bir şerit boyunca yayılmış bulunmaktadırlar.

İngiliz İhtilali sırasında Erbil’in siyasi valisi olan W. R. Hay, bölge hakkında yazdığı bir kitapta şöyle demektedir: “Belli bir şerit üzerinde bazı şehirler vardır. Bu şehirlerde yerleşik vatandaşlar Türkçe konuşurlar. Bu şerit, çoğunluğu Kürt olan bölgeyle çoğunluğu Arap olan bölgeyi birbirinden ayırır. Kerkük, Türklerin yoğun olduğu merkezdir. I. Dünya Savaşı’ndan önce nüfusu 30.000 idi. Şehrin etrafında da Türkçe konuşulan birçok köy vardır.”


 
Kerkük şehri, Türkmenlerin en önemli yerleşim yeri olmasının yanısıra onların sembolü durumundadır. Resimlerde Kerkük’ten çeşitli görüntüler yer alıyor.

Türkmenlerin yerleştiği bölgeler Irak’ın kuzeyinin dağlık alanları ile orta ve güney bölgeleri arasındadır. Türkmenlerin yaşadıkları bölge, kuzey doğudan güney batıya kadar bir şerit şeklinde Irak’ın kuzey batısındaki Telafer’den güney doğusundaki Mendili’ye kadar uzanmaktadır. En önemli bölgeler de şunlardır:

1- Kerkük: Kerkük şehri, Türkmenlerin en önemli yerleşim yeri olmasının yanısıra onların sembolü durumundadır. Dünyanın en önemli ansiklopedik kaynaklarının başında gelen Encyclopedia Britannica, Kerkük’ü tarif ederken “şehrin nüfusu Türkmen, Arap ve Kürt soyundan insanlardan oluşur” demekte, yani Türkmenlerin en önemli etnik grup olduğunu kabul etmektedir.

Kerkük tarihte ‘Kerhini’ ve ‘Kerhine’ adlarıyla da anılmıştır. İslam tarihine de Hicret’in 5. yüzyılında girmiştir. ‘Kerkük” adı ise Türkmenlerin Irak’ta kurduğu Karakoyunlu Devleti döneminde, başka bir deyişle Hicret’in 7. yüzyılında tanınmıştır.

2- Erbil: Erbil şehri Türkmenlerin eski yerleşim merkezlerinden biridir. Irak’ın kuzeyinde bulunan Erbil, kuzeyden Türkiye ve doğudan da İran ile sınırlıdır. Erbil şehri altın çağını 1190-1223 yılları arasında Sultan Muzafferettin Kukebri döneminde yaşamıştır. 1438 yılında da Türkmenlerin kurduğu Karakoyunlu Devleti’nin yönetimine girmiştir. Türkmenler sayı olarak Erbil’de çoğunlukta olmalarına rağmen şehrin etrafındaki Kürt köylerinden göçler nedeniyle zamanla ikinci duruma düşmüşlerdir.



Irak’ın kuzeyinde bulunan Erbil şehrinden çeşitli görüntüler

3- Selahattin: 1976 yılına kadar kentte Türkmenlerin varlığının bulunmadığı söylenmektedir. Ancak Kerkük şehrinden Tuz Hurmatu ve El-Beyyat köyleri, 1976’da kurulan Selahattin kentine idari olarak dahil edilmiştir. Şu anda Türkmenler, Tuz Hurmatu ve El-Beyyat köylerinde yaşamaktadırlar.

4- Musul: Irak’ta ikinci büyük kent sayılan Musul, önemli merkezlerden biridir. Musul da bir Arap ve Irak Türk şehridir. Nineva olarak da bilinen doğu Musul’da 250 bin Irak Türkü yaşamaktadır. Türkmenler, Türkiye’den 70 km uzaklıkta olan Musul’da kuzey ve kuzey batıya uzanan hatta, Telafer’in doğusundan ve Sincar’ın güneyinden başlayarak yerleşmişlerdir. Musul’un merkezi ve çevresinde yaklaşık 70 köyün bulunmasının yanısıra, bölgede ‘Şebekler’ olarak bilinen 50 köy daha yer almaktadır.



Musul’dan çeşitli görüntüler

5- Telafer: Türkiye’de genelde ismi az duyulan, az bilinen Telafer, aslında Türkmenler için çok önemlidir. Telafer’in nüfusu neredeyse tamamen Türkmenlerden oluşur. 300.000 Türkmenin yaşadığı Telafer, Musul iline aittir ve dünyanın en büyük ilçelerinden biridir. %92’si Türk olan ve 200’den fazla köyü bulunan Telafer, Musul’dan 70 km uzaklıktadır. Telafer’de, El-Beyat, Alabay, Seyitler, İlhanlılar, Muratlı, Şeyhler, Babalar, Çulaklar, Çelebiler gibi önemli Türkmen aşiretleri bulunmaktadır.

1947 istatistiklerine göre Irak Türklerinin %54’ünün kentli oldukları ortaya konulmuştur. Bu da bize Irak Türklerinin Irak’ın en aydın kesimini oluşturduğunu gösterir. Kerkük, Musul, Erbil, Altın Köprü, Hanekin ve Bağdat gibi yerlerde yaşayan bazı Türkmenler, ticaret ve küçük sanatlarla meşgul olup, bazıları çeşitli ticarethaneler açmıştır. Bazıları çinicilik, nakkaşlık, hattatlık, terzilik, marangozluk gibi yaygın mesleki alanlarda çalışmışlardır. Irak Türkleri gerek Osmanlı döneminde gerekse daha sonra gelen yönetimler zamanında da memuriyet görevlerinde bulunmuşlardır. Irak Türklerinin çalışan nüfusunun çoğunu memurlar oluşturmaktadır. Ancak 1980’den sonra, özellikle de 1991’den sonra memur Türkmenlerin çoğu, görevlerinden uzaklaştırılmıştır.13 Irak Türkmen Cephesi, www.turkmencephesi.org

14 Irak Türkmen Cephesi, “Nüfus Yapılanması”,
http://www.turkmencephesi.org/nufus_yapilanmasi.htm

Türkmenler, Oğuz Türklerinden, Orta Asya’da Hazar Denizi’nin güney batısında çoğunlukla Türkmenistan’da ve İran’ın kuzey bölgelerinde yaşayan bir kavimdir.

Türkmenler,

Oğuz Türklerinden, Orta Asya’da Hazar Denizi’nin güney batısında çoğunlukla Türkmenistan’da ve İran’ın kuzey bölgelerinde yaşayan bir kavimdir.

Köken

Türkmen kelimesinin kökeni hakkında birkaç farklı bilimsel görüş bulunmakla birlikte en çok kabul gören etimolojik tahlil, “Türk-i emin” terkibi üzerinde yapilan tahlildir.

Araplar savaşçı Türklerin İslamla tanışmasını çok önemsiyorlardı. Oğuzların Maveraünnehir’deki sivil ve askeri temaslar esnasında Müslüman olanlarına ahlak ve barış bakımından aynı safta bulunmakla emanete kavuşmaktan hareketle “Türk-i emin” demişlerdir. Kelime zamanla Türkemen ve Türkmen halini almıştır.

Azerilerin Türkmenlere halen Türkemen demesi, diğer tezleri fonetik bakımdan zayıflatmaktadır. İkinci teze göre Türkmen kelimesi, Türk kelimesine İran dillerinden gelen ve “Türke benzeyen” anlamı veren manand kelimesinin eklenmesiyle oluşmuştur. Modern araştırmacılar ise -man/-men ekinin yoğunluşturma işlevi gördüğü ve “saf Türk” veya “çoğu Türkler gibi” şeklinde tercüme edilebileceğini öne sürmektedirler.

Tarihi bakımdan tüm Batı veya Oğuz Türklerine Türkmen veya Turkoman denilmesine karşın günümüzde terim genellikle Türkmenistan’da ve Orta Asya’nın bazı bölgelerinde yaşayan halklar ve Irak Türkmenleri için kullanılmaktadır.

Modern Türkmenler kısmen, Orta Asyanın büyük bir kesimini içine alan Batı Türkistan yöresindeki Oğuz Türklerinin soyundan gelmektedirler. Oğuz kabileleri 7. yüzyılda

Altay Dağları’ndan Sibirya stepleri üzerinden batıya hareket etmişler ve Güney Rusya  ve Volga  içlerine kadar girmişlerdir. Bu ilk dönem Türkmen halkının yerli İran halklarıyla karıştığını ve Rusya’nın işgaline kadar göçer olarak yaşadıklarına inanılmaktadır.

Türkmen Dili

Türkmen Lehçesi

Ural Altay dilgrubunun Ural kolunu oluşturan batı Türkçesinin bir versiyonudur. Türkmenistan’da yaşayan 3 milyondan fazla Türk ile İran, Afganistan ve Rusya gibi ülkelerde yaşayan yaklaşık aynı sayıda Türkmen tarafından konuşulmaktadır. Türkmenistan’da bu dili konuşan insanların çoğu çift dillidir ve yerel dilleri de bilmektedirler.

Her Türkmen kimliği taşıyan Türk’ün aynı fonetik ve didaktik tarza bağlı kaldığı söylenemez. Bu yüzden “Türkmence” ayrı bir dil gibi algılanamaz. Irak Türkmenleri, Azeri ile Anadolu lehçeleri arasında bir Türkçe konuşurken Ege’deki Türkmenler, tümüyle tarihsel kültür ve eğitim süreçlerinin sonucu olan bir “ağız”la konuşurlar. Horasan Türkmenleri de farklı bir ağıza sahiptir.

Parmaklarin isimlendirmesi: Başparmak, Badiparmak, Ortadirek, Gulagaci, Guccukhaci