Troya’nın gözyaşları.. Yazarı: Sedat Kaya.. (Not: Anadolu’nun geçmişinden korkmayın o sizsiniz aslında..)

Yazarı Sedat Kaya

TROYA’NIN GÖZYAŞLARI.
Bu sene Troya yılı.
Bunu ilan eden Türkiye Cumhuriyeti devleti.
UNESCO’nun antik kenti Dünya Mirası Listesi’ne almasının 20’nci yılı aynı zamanda.
Kültür Bakanlığı Troya’nın tanıtımı için  milyon dolarlar harcıyor.
Özel bir müze açıldı.
Dizisi çekiliyor.
Operalar, senfoniler düzenleniyor.
Afişler, pankartlar hazırlanıyor.
Tek amaç ülkeye turist çekmek.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle Uganda’da düzenlenen resepsiyonda Türkiye’nin Kampala Büyükelçisi Ayşe Sedef Yavuzalp ile yardımcısı, Troya Yılı’na dikkat çekmek için antik dönem elbiseleri giydiler.
Büyükelçi Ayşe Sedef Yavuzalp konuşmasının büyük bölümünü Troya’ya ayırdı.
Vay sen misin o elbiseyi giyen?
Sen misin Troya Yılı’nı ülke dışında tanıtmak isteyen?
Dincisi, ulusalcısı, Türkçü’sü bir oldu, elçiyi yerden yere vurdu.
Yunan elbisesi dediler.
Helen elbisesi dediler.
Zeus’un giysisi dediler.
Hakaret üstüne hakaret  ettiler.
Linç ettiler.
Neredeyse vatan haini demeye getirdiler.
Tepkiler artınca Dışişleri Bakanlığı büyükelçiyi ülkeye çağırdı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi düzenlediği kampanyaya destek veren büyükelçisinden hesap sormaya başladı.
Bakalım ne ceza verecekler?
Rezalettir bunun adı.
Ya da Anadolu’nun zengin kültürünü sadece orta asya ve Arap çöllerinde arayanların akıl tutulması bu.
İnanıyorum ki, büyükelçiye bu tepkiyi gösterenler ne Homeros’un İlliada Destanı’nı okudular, ne de Troya’nın tarihini biliyorlar.
Zır cahiller.
Anadolu’da Troya gibi antik dönem uygarlıklarının bir çoğunun Yunan ile hiç ilgisi yok.
Çoğu öz ve öz bu toprağın  uygarlıkları.
Batı, zaten Anadolu ve Mezapotamya’daki bu kültürleri yok sayarak, medeniyeti Antik Yunan’dan başlatıyor.
Okullarda böyle öğretiyor.
Bizdeki bu cahil kafalar da bu oyuna alet oluyor.
Oysa.
Dünya ozanlarının babası Homeros İzmirli’ydi.
Dünya tarihinin atası Heredot Bodrum’lu.
Bilimin, felsefenin babası Thales Söke’li.
Antik çağın en büyük bilgesi Bias yine Söke’li.
Coğrafyanın babası, ‘Geographike’ yazarı Strabon Amasya’lı.
Dünyanın ilk şehir planlamacısı, yaptığı planlar bugün bile Avrupa kentlerine örnek olan Hippodamos Aydın’lı.
Cepte taşınabilen güneş saatlerini icat eden Eudoxus Datça’lı.
Dünyanın Yedi Harikasından biri olan İskenderiye Feneri’ni yapan dahi  mimar Sostratus da Datça’lı.
Anadolu halklarının savunucusu  Hektor Çanakkale’li.
Jule Verne’den asırlar önce uzay romanları yazan Lukianos Adıyaman’lı.
Spartaküs’ten önce tarihin ilk sosyalist ayaklanmasını gerçekleştiren Aristonikos Bergama’lı.
Büyük İskender’e  “Gölge etme, başka ihsan istemem” diyen,  gündüz elinde kandille “adam arıyorum” diye dolaşan Diyojen Sinop’lu.
Ressamlar prensi  Perhasios Efes’li.
“Güneşe ve aya tapılmaz, ikisi de taş kütlesi” diyen Anaxagoras Urla’lı.
Geometrinin öncülerinden matematikçi Apollonius Antalya’lıydı.
Bunlar gibi onlarca bilge insan ve onları yaratan kültür Anadolu’nun kendisidir.
Anadolu uygarlıklar deposudur.
Bilim, kültür ve sanatın Yunan’dan önceki kaynağıdır.
Türk kültürü Anadolu’da yaşamış toplumların yarattığı kültür birikiminin süzülmüş bir sentezidir.
Derler ya.
“Geçmişini bilmeyen toplumlar, geleceği yazamaz” diye.
Bilim, sanat ve kültürde geleceği yazamamamızın nedeni budur işte.
Troya’ya saldıran Yunan komutan Agamennon bugün yaşasaydı, eminim kıs kıs gülüyordu.
Troya mı?

Ağladığı kesin.