Modern Dilencilik… Eray Erollu yazdı.. Otobüs durağında para isteyen çok şık güzel bir kadın, üç değişik taksi şoförü ve tabii ki  bekman.tv

MODERN DİLENCİLİK

 

“Bu başlık ne şimdi? Dilenciliğin moderni mi olur? Dilenci dilencidir” dediğinizi duyar gibiyim.
Burada ne yere oturup, önüne kağıt kutu koyup, çıplak ayaklarıyla duygu sömürüsü yapanlardan, ne de kaybettiği uzvunu insanın gözüne sokarak para toplayanlardan bahsedeceğim.
İstanbul’da yaşayanların “Benim de başıma geldi” diyebileceği bir konuya değineceğim.
Geçen hafta 4.5 yaşındaki oğlum Atay rahatsızlandı. 40.3 derece ateşle hastaneye kaldırdık. Ateşi hastanede düşürülünce eczaneden ilaçlarını aldık ve dönüş için taksi beklemeye başladık.
Hava yağışlıydı. Ahmak ıslatan türünden.
Boş taksiler birbiri ardına önümüzden geçti.
El kol işareti hiç biri durmadı. Saat 13.00 sıralarıydı.
Taksicilerin vardiya değişiklik vakti de değildi. Genelde bu işi 15-16 saatleri arasında yapıyorlar.
İstanbul cadde ve sokaklarında dolaşan 18 bin taksiden birinin durmasını 10 dakika kadar bekledim.
Biri durdu. Şoför telefonla konuşuyordu. Şişli’ye gideceğimi söyledim.
Taksici telefonla konuşmasına trafik kuralını çiğneyerek devam etti.
Telefonun diğer ucundaki kişiye yarım saat sonra caddeye inmesini, bir dükkandan kendisine telefon açmasını söyledi.
30 dakika içinde Eyüp’te olacağını belirterek “Bugün parayı toplamam imkansız” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Ardından torpidodan yarım simit aldı. Onu da ortadan ikiye böldü.
Yarısını torpidoya tekrar koyup akşamüstü yiyeceğini belirtip, diğer yarısını yemeğe başladı.
Karısının tedavisi için cep telefonunu sattığını belirtip şöyle devam etti: “Askerde ayağımda çıban gibi birşey çıktı. Revirdeki doktorum hastaneye sevk etti. 10 gün hastanede kaldım. Gangren teşhisi konulup çürüğe çıktım” dedi.
Kırmızı ışıkta durunca da pantolonunun 2 paçasını sıvayarak ayak bileğinin üstündeki sargı bezlerini gösterdi.
O anlatıyor ben daralıyordum.
Hızını almıştı “3 ay önce hastanede ameliyatla ayağımın kesilmesine karar verildi. Alternatif tıpla uğraşan Bulgaristanlı adama muayene oldum. Tedavime başladı. O kişi yarın geliyor. Ücreti 850 lira.
Bu parayı ödeyebilmek için taksiye çıktım. Bugün işteki ilk günüm ama umduğum gibi gitmiyor. Parayı bulmam şart yoksa ayağım kesilecek” diye konuştu.
Bulgaristanlı adamın 1 gün İstanbul’da kalacağını, ertesi gün parayı denkleştirmesi halinde de yararı olmayacağını ifade etti.
Kaymakamlıktan alternatif tıp ödemesi yapılmadığını söylenerek kapı dışarı edildiğini de ses tonunu değiştire değiştire anlattı.
Bana göre hem yazıp hem oynadığı bu dramayı başarılı şekilde sergilediğini sanıyordu.
Arka koltukta oturan eşim omuzumu sıkarak kulağıma “Evladımız var” diyerek beni susturdu.
Bir bacağı kesilecek taksici neden 2 ayağını da sarmıştı?
Kesilecek bir bacakla dur kalk şeklinde ilerleyen trafikte üstelik gangren olmuş bacakla 12 saat boyunca debriyaj fren yaparak ilerleyen taksici bu acıya nasıl dayanıyordu?
Ben taksiye çıktım diyerek de taksi kullanılmıyor.
Psikoteknik raporu, sağlık raporu, ehliyetin GBT’si olmazsa olmazlar arasında. Bunlarda bedava alınmıyor.
“Televizyon ve gazetelere haber olursun arasana” dediğimde vakit kalmadığını söyledi.
Az miktar bahşiş verip indim.
Bu kadar yalanı az bir hata payı ile anlatmakta başarı sayılabilir.
DOĞALGAZI KESTİLER
Ertesi gün kontrol için çocuğu hastaneye götüreceğiz.
Bu kez giderken bindiğimiz başka taksici telefonla konuşuyor:
“Bunlarda vicdan yok. Kara kışta doğalgaz mı kesilir? Allah korkusu da yok. Sen çocukları battaniyeye sar. Üşüyüp hasta olmasınlar” diyerek telefonu kapattı.
“2 evladım var ellerinizden öper. Bu ülke ne hale geldi” diyerek saydırdı durdu. Ben sustum. Hastaneye gelince taksimetrenin yazdığı tutarı ödeyip indik.
“AMELİYAT OLMAYACAKSAN BİNEYİM”
Dönüş yolunda da taksiye bineceğiz.
Benim yaşlarda bir taksici. Kapıyı açtım. “Elektriğin, suyun, doğalgazın kesik değilse, acilen ameliyat parasına ihtiyacın yoksa binelim” dedim.
Taksici aval aval suratıma baktı. “Hayırdır” diyerek “Buyurun” dedi.
Başıma gelenleri anlattım.
O da isyan ederek “Maalesef bunlar mesleği bitirdi. Hepimizi aynı kefeye koydurdu. 24 yıldır yaptığım bu meslekten beni bile nefret ettirdiler. Yengem var açık açık konuşamıyorum. Müşterisine eğlenmek ister misin diyen bile var. Anlaştıkları kişiyi randevuevine götürüp komisyonunu bile alıyorlar. Yaramı deştin” dedi.
İnerken iyi bir bahşiş vermeyi de ihmal etmedim.
Bu mesleği hakkını vererek yapanları takdir ediyorum.
Ama lakıyla yapmayanları da denetlemek şart. Bu çok zor değil.
Müşteri gibi bindir sivil giyimli trafik polisini taksiye. Mesleğini başarıyla mı yapıyor ver yüksek puanı. Duygu sömürüsü mü yapıyor.
Ehliyetine uyarıyı not düş. 3 kere mi uyarı aldı. Taksicilik yapamaz diye kara listeye al.
Buna rağmen taksi kullanırken mi yakalandı. Araç sahibine kes 15 bin lira cezayı bak bakalım yasaklı şoföre aracını kullandırıyor mu?
Ceza yeme kokusundan ne turisti dolandıran ne de döven taksici kalır.
İstanbul’da 52 yıl önce 2.3 milyon kişi yaşarken 18 bin taksi vardı. Şu an İstanbul’da yaşayan insan sayısı bazılarına göre 15 milyon bazılarına göre de 20 milyon. Taksi sayısı mı aynı 18 bin.
Taksi sayısını çıkar 100 bine bakın bakalım müşteri seçen taksici mi kalır?
Müşteri de yolunacak kaz muamelesinden kurtulur. Hem de plaka satıldığından devlet yüksek miktarda para kazanır. Trafiğe yeni çıkacak 82 bin taksi 164 bin kişinin evine ekmek götürmesi demektir.
Şoföre vermeyip kendi çalışan araç sahipleri çık. 150 bin kişi. İşsizlikten kurtulup çalışacak. Hem de araç satışları patlayacak.
CÜZDANIMI UNUTTUM YALANI
Mecidiyeköy otobüs durağında bekliyorum. Yanımda da 25 yaşlarında iyi giyimli bir genç var.
Aynı yaşlarda çok şık ve güzel bir kadın geldi durağa. Çantasını kurcaladı. Genç adama dönerek “Özür dilerim. Cüzdanımı evde unutmuşum bana 10 lira borç verebilir misiniz? Bir kağıda bir şeyler yazıp bu da telefon numaram. Borçlu kalmak istemem” dedi.
Genç 20 lira verip numarayı da aldı.
Aynı kadını daha önce de 2 kere aynı şekilde para isterken görmüştüm.
2. görüşümde “Cüzdanınızı evde unuttunuz ve 10 lira talep edeceksiniz. Şu an kurbanınızı mı seçiyorsunuz” dedim.
Kadın “Sen bana dilenci mi diyorsun? Ben bu kıyafetlerle mi dileniyorum ha?” dedi.
Kadına “Ben size dilenci demiyorum. Siz dolandırıcısınız” dedim.
Durakta duran bir adam “hanımefendiye iftira atma” diyerek cebinden çıkardığı 50 lirayı kadına verdi. Kadın da cep telefonu numarasını. Adam “birlikte bir kahve içelim mi?” dediğinde kadın “İşim var. Başka zaman inşallah. Teşekkür ederim. Ararsın” dedi.
Kadın gittikten 5 dakika sonra adamla durakta otobüs beklemeye devam ediyorduk. “Kadını ara ama ulaşamayacaksın” dedim.
Haklılığım ortaya çıkınca adamcağız “Ne yapmalıyım” deyince bir bardak soğuk su iç dedim.
GAZETECİNİN SÖZÜ
Salı akşamı emekli gazeteci arkadaşım Hayati Kılıç ile buluştum.
Gayrettepe’de bir mekanda oturduk. Birer kadeh bir şeyler içtik.
Daha kalabalık olacaktık ama buluşma günü yaklaştıkça kıvırmalar da arttı.
Çoğunluk şehir dışına çıktı. Bir de hastalanan hastalanana. Kendi hastalanmasa da çocuğunu, karısını hasta edenlerin sayısı da kabardı.
Bir de buluşmadan haberi yokmuş tavrı takınanlar oldu.
Bu buluşmalara kimseyi zorla getirecek halimiz yok. Ama sosyal medyada fotoğrafları görüp “Bize neden haber vermedin” diyerek sitemde bulununca davet çağrısı yapıldı.
Gelen oldu mu, hayır. Hayatin Kılıç noktayı koydu. Bizim sözümüz ağızdan çıkar ve senettir. 
BAŞARI ONLARLA ANILIR OLDU
Hayati Kılıç ile bekman.tv Genel Koordinatörü Şerife Bekman ile Genel Yayın Yönetmeni Cemal Bilge’nin başarılarını da konuştuk.
bekman.tv de çok başarılı haberlere imza atan ikili, Bizim Anadolu Gazetesi’nde de ele aldıkları konular ve sordukları sorular ile gündem yaratıyor.
Şerife Bekman‘ın her haberi sür manşetten yayımlanıp, devamı tam sayfa olarak okurlara ulaşıyor.
6. bölümü geride kalan “Cımbız” da montaj, müzik, detay çekimleri ve cuk diye taşı gediğine koyan skeçleriyle ben dahil bir çok insanı ekrana bağlıyor.
Bekman.tv Genel Koordinatörü Şerife Bekman ile Genel Yayın Yönetmeni Cemal Bilge’nin ellerine ve emeklerine sağlık.

Kısıtlı imkanlarla, bu kadar başarılı işler çıkartmak, her babayiğidin harcı değildir.

Eray Erollu 

Kaynak sayfa:

http://m.bekman.tv/yazarlar/eray-erollu/modern-dilencilik/127/