MHP halen Türkiye’nin sigortası mı? Aydın Candabakoğlu yazdı

MHP HALEN TÜRKİYE’NİN SİGORTASI MI?
Devlet Bahçeli yönetimindeki MHP, ihraçlar ve istifalar sebebiyle maalesef güç kaybediyor. Bu durum; milliyetçi, vatan sevdalısı insanları ve dahası çağdaş, laik ve demokratik cumhuriyetten yana, Atatürkçü kitleleri endişeye sevk ediyor.
Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’nin bölünme tehlikesine karşı ve Anayasa’nın değiştirilemez ilk 4 maddesinin teminatı, bir anlamda sigortası olarak algılanıyor ve kabul görüyordu.
Eski yıllarda nasıl “MHP varsa komünizm gelmez” deniyorsa, son dönemlerde “MHP varsa irtica gelmez, rejim değişmez, cumhuriyete, parlamenter demokrasiye halel gelmez” düşüncesi ve inancı vardı.
Bu düşünce ve inancı taşıyan kitleler, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Başkanlık Sistemi’ni tartışmaya açması ve nihayetinde Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne destek vererek ülke ve hükümet yönetimini Recep Tayyip Erdoğan’a teslim etmesi karşısında adeta şok oldular.

Yaşanan hayal kırıklığı MHP’de de ciddi bir depreme neden oldu. İtirazlarını seslendirenler, parti yönetimi tarafından ihraçla tehdit edildi, nitekim ihraçlar peş peşe geldi.
Bugün gelinen noktada, MHP’den koparılanlar veya kopmak zorunda kalanlar, yeni bir siyasi oluşuma gidiyorlar. Meral Akşener ve MHP’de genel başkanlık yarışına giren öteki adaylar, ittifak edip farklı bir parti çatısı altında siyaset yapacaklar.

MHP malum, son genel seçimde yüzde 10’luk barajı zaten kılpayı geçti ve HDP’nin bile altında sandalye ile Meclis’e girebildi. Zaten ne olduysa, işte ondan sonra oldu. Sayın Bahçeli, söylem ve stratejisini bence bu sonuçlardan sonra yeniden belirledi.
Akparti ve Erdoğan karşıtı sert söylem, kendilerini laik ve ulusalcı olarak tanımlayan kesimlerin övgülerini sağlıyor ama oy kazandırmıyordu. O alan CHP’nin alanıydı ve potansiyeli de zaten çok sınırlıydı.

Bu arada bir önceki seçimde MHP’yi baraj altında bırakmak için ortalığa pek çok kaset süren ve FETÖ’CÜ diye tanımlanan cemaat ile Ak Parti işbirliği de kopmuştu. İktidarın on yıla yakın zamandır fiili ortağı gibi hareket eden, ölülerinize bile oy kullandırın diye mensuplarına talimat veren FETÖ’cüler, oyun ve tezgahlarını bu kez ortaklarına yönlendirmişlerdi.

Yabancı istihbarat örgütleri tarafından kollanan ve kullanıldığına inanılan paralel yapı, artık öncelikli olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan hedefindeydi. Öncesinde CHP Genel Başkanı’nın değişmesine, MHP’nin güç kaybetmesine sebep olan paralel yapı, Erdoğan’ı devirmek için her yolu deniyordu.

Toplumun bir kesimindeki Erdoğan düşmanlığını da kullanan yapıya karşı, Cumhurbaşkanı da “haşhaşiler”, “inlerine gireceğiz” gibi ifadelerle savaş açtı. Kabul etmek ve hakkını da teslim etmek gerekir ki, devletin kılcal damarlarına kadar sızmış bir çeteye karşı savaşı göze almak kolay değildi. CHP’nin başından kasetle devrilen Deniz Baykal, “Gülen Hoca kaset olayı ile ilgisi olmadığını söyledi” diyerek, Devlet Bahçeli ise isim zikretmeksizin “Okyanus ötesi” tanımlamasıyla yetinerek, ihanet odağını doğrudan muhatap almaktan kaçınmışlardı. Çünkü aynı yapı ordudaki mensuplarının önünü açmak için askeriyeyi darmadağın etmiş, taraftarıyla Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olduğunu gösteren Fenerbahçe Spor Kulübü’nün başına olmadık çoraplar örmüş, başkan ve yöneticilerini hapishaneye tıktığı gibi, basın organları yoluyla haysiyet cellatlığı yapmıştı. Tabii o dönemde iktidar partisiyle kolkola olduklarını da unutmamak gerek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaş açtığı bu çeteye karşı arkadaşlarının bile yeterli mücadeleyi yapmadığından yakınacaktı zaman zaman. Ancak ısrarla ve geri adım atmadan mücadeleye devam eden Erdoğan ve iktidarına karşı paralel yapının son hamlesi, hepimizin bildiği gibi kanlı darbe girişimi olmuştu.

Çok şükür ki, toplumun sağduyusu ve cesareti, bu hain girişimi akamete uğratacaktı. Hatırlanırsa, tankların caddelerde, uçakların

Meclis semalarında sivil halka kurşun sıkıp, bombalar yağdırdığı saatlerde, MHP Genel Başkanı Bahçeli, iktidarın yanında yer aldığını ve kalkışmanın kabul edilemeyeceğini ilan eden ilk lider olmuştu.

Kanaatimce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Bahçeli’yi birbirine yakınlaştıran unsurların başında da, dış istihbarat örgütlerinin güdümündeki bu yapı ile kesin ve kararlı mücadele olmuştur. Bu süreçte “Erdoğan milliyetçi politikalara” yönelmiş, Bahçeli de “hesap soracağız, Başkan yapmayacağız” söylemlerini kenara itmiştir.
İşte MHP’de ne olduysa bu süreçte olmuştur. Paralel yapı, darbe girişimi öncesinde MHP’yi karıştırıp, Erdoğan’a verilen desteği kırmak üzere alternatif bir ismi pompalamaya başlamıştır. Haklarını teslim etmek gerekir ki, iletişimde, özellikle de sosyal medyada onbinlerce sanal hesap aracılığıyla pireyi deve yapma ustalığına sahip bu yapı, Bahçeli’yi itibarsızlaştırmak, muhaliflerini de allayıp pullayarak, neredeyse iktidarın en büyük alternatifi gibi gösterme çabasına girdiler. Bunda da başarılı oldular.

Bunu sezen Bahçeli, ihraçlar için işte o vakit düğmeye bastı. Bahçeli, partiiçi demokrasiyi askıya alma bahasına, delegenin kongre talebini engelledi, bununla da yetinmedi muhalifleri tasfiye yoluna gitti.
Yapılan doğru mu, yanlış mı tarih ilerde gösterir. Kararı tarihe bırakalım. Ancak ortada bir gerçek var ki, MHP bölünmüştür ve güç kaybına uğramıştır.

Türkiye sevdalısı, milliyetçi, laik ve demokratik parlamenter sistemden yana milyonlar, büyük bir moral bozukluğu ve hayal kırıklığı yaşıyorlar. Yarınlara ilişkin umutları tükenmiş sanki. Türkiye’nin sigortası kalmadı diyorlar.

Burada en önemli görev, MHP Lideri olarak Bahçeli’ye düşüyor. Bahçeli; neyi ne için yaptığını topluma anlatmalıdır. Türkiye tehdit altında ise bunu öncelikle ülküdaşlarına izah etmek ve hatta ikna etmek zorundadır. “Kapımız açık, isteyen çıkar gider” anlayışı siyaset değil, ülküdaşlık hiç değil.

Ülkü Ocaklı gençleri toplayıp Türkiye’nin gerçeklerini tane tane ve üzerine basa basa anlatan Başbuğ Türkeş gibi, sabırla ve ısrarla anlatmak lazım Sayın Bahçeli. Milliyetçilik ve vatanseverlik bunu gerektirir.
Bu arada MHP bitti diyenlere de bir çift sözümüz var. MHP koca bir çınardır. Türklük çınarı. Dünya üzerinde tek bir Türk kalıncaya kadar, MHP ve ülkücü ruh olacaktır.
Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Bu vesile ile 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Mübarek Kurban Bayramı kutlu olsun.
Muhabbetle.

Aydın Candabakoğlu