“Görmeyi öğrenin.. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu fark edeceksiniz..” Orhan Can yazdı

“Görmeyi öğrenin..
Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu fark edeceksiniz..”
diyordu renklerin efendisi Da Vinci..
Son günlerde öyle rezillikler yaşandı ki..
80 milyonun gözü önünde hem de..

Gazetecilere meydan dayağı atıp, utanmadan “Öpeyim de geçsin” rezilliği ile ceza alması gereken “insanları” kurtardılar.
Hatta bazıları tamamen yırttı üstelik.
Çok dövene indirim bile yaptılar.
Bir buket çiçekle dövdükleri çocuğun bir de yanına gittiler..
Sanki kız isteyeceklerdi!

“Bak herkes yapmaz bu özrü” dediler.
Sanki kendileri dayak yemiş gibi!

Herkes seyretti “cinayeti”..
Kimse ses çıkarmadı.
Herkes gördü “katili” oysa..
İşin garip tarafı, kimsenin sesi bile çıkmadı yaşanan bu ahlâksızlığa.
Çünkü, siyasi iradeden korktular..
Hele hele çok güçlü olan “Cinayetten” yargılanmadı bile!
Oysa, spor dünyasında işlenmiş koca bir “cinayet” vardı.
Arkası olmayanların göğsüne yumruk yerken “Ah arkam” demesi bundandı.
Futbolun boğazına kadar siyasetin ve adam kayırmanın içindeydi.
Bu yüzden sonuç ne olursa olsun Beşiktaş – Fener derbisinin bir önemi yoktu.
İki büyük takımın maçı vardı ve İnönü tıklım tıklım doluydu.
Ne İsmail Köybaşı’na yapılan tezahürat, ne Volkan’a “Ayı” diye bağırılmasının ne de pozisyonların önemi vardı. Adaletin “öldüğü” yerde hayat da ölmüş demekti.
Misal, bu hakem Emenike’nin o meşhur hareketini görmemişti.
Bu maçta da Talisca’nın o hareketini görmedi.
Son saniyede atılan gölün santrası bile yapılmadı.
Fabri’nin büyük hatasıydı bu!
9 kişi kalmış takımdan gol yiyerek milyonlarca taraftarının hayalini de erteledi Beşiktaş!
Ve yağmur yağmaya başlı İnönü’ye..
Tıpkı, Serez Çarşı’sına yağdığı gibi..
Çisil çisil iniyordu su damlaları..
Oysa, neredeyse oluyordu..

En Kalbi Muhabbetlerimle..
Ben CAN; Orhan Can