Ekonomi bilmeden tatlı su solculuğu yapanlara 12 yıl önce yazdığı yazıyla cevap verdi.. Meriç Köyatası’nın ders niteliğindeki yazısı

Meriç Köyatası

ESKİ DEFTERLERİ KURCALARKEN…

EKONOMİ BİLMEDEN TATLI SU SOLCULUĞU YAPANLARA MİNİK BİR SELAM…

Bilgisayarım bozulmuştu. Şimdi yeni bir bilgisayar ile eski yazıların tamamı olmasa bile bir kısmına ulaştım. Bir kaç gün önce, yeni yetme bir tıp doktoru puştun ciddi habercilik yaptığını sandığım bir haber sitesinde bana attığı pisliğe cevap vereceğimi söylemiştim. O cevabı vermek yerine, kısa bir girişle 12 yıl önceki yazıyla (20 yıl önceye de gideceğim) cevap vermek istedim. Sebebine gelince… Muhalefet gibi görünen, solcu gibi görünen, Atatürkçü gibi görünen ve AKP iktidarının ekmeğine yağ süren sahtekarları tanımanın zamanı geldi, geçiyor… Yazının girişi ve kendisi biraz uzun. Zamanınız varsa okuyunuz, yoksa pas geçiniz…

ARTAN DÖVİZ KURU TEKNİK BİR ŞEYDİR PUŞTLUK BAŞKA…
(PUŞT LAFI BANA AİT DEĞİL… BİR PUŞTA GÖNDERMEDİR…)

Bazı şeyler kafamıza yanlış işlenmiş… Bunu izah etmek biraz güç. Eski defterleri kurcaladım, bir yazı buldum… 2005 yılında Tam 12 yıl önce Akşam gazetesinde yazmışım. Yazının meali, artan döviz kurunun faydalı mı zararlı mı olacağı üzerine… Hani herkes dolar artarsa mahvoluruz diyor ya… Bu tam tersi bir yazı… (Tabi dolar borçlu olanlar için farklı) Ekonomi bilmeden tatlı su solculuğu yapmaya çalışanlarla selam göndererek 12 yıl önce sömürüyü anlatan yazımı virgülüne dokunmadan paylaşıyorum.

Bir aralar ciddiye aldığım güya sol ve Atatürk Devrimcisi görünümlü olmaya çalışan sahte Atatürk devrimcisi bir haber sitesi var. Bolşevik kültür kırıntısı etkisiyle sahte Atatürk Devrimciliği yapmaya çalışıyor. Bu haber sitesi, fikirlerini beğenmiş olsa gerek, çömez bir bir tıp doktorunu yazar kadrosuna alıp ekonomi, sosyoloji ve siyaset uzmanı olarak pazarladı ve bana bok attı… Haber sitesinin ipliğini pazara çıkarmak için, hiç yeni fikir ileri sürmeden çoook eski yazılarla bu sahtekarlara, sahte Atatürk devrimcilerine cevap vereceğim. Aşağıdaki yazı biraz teknik bir yazı… Diğer yazılar sonra akacak… Söz veriyorum yeni bir yazı yazmayacağım, 10-15-20 yıl önceki yazıları paylaşacağım. Atatürk’e reformist hakaretleri saydıran Bolşevik kırıntısı aydın görünümlülerinin ipliğni pazara çıkaracağım. Haaa bu arada o tıp doktoru kim derseniz? Kıymeti harbiyesi yok… Beş para etmez, değersiz biri… Ama beni kızdıran ona yazı yazdıran ODACILAR. Kendi deyimleri ile PUŞTLAR…

6 Haziran 2005 Akşam gazetesinde yazdığım yazı….

PARA DEĞERLİ AMA ÇİKLET BİLE ALAMIYOR

Bu başlığın devamı, demek ki sömürülüyoruz idi. Ama bu kadar uzun başlık olmayacağı için teknik detaya girmeden Türk halkının nasıl sömürüldüğünü özetleyelim.
Cuma günü nisan ayı itibariyle cari işlemler açığı yayınlandı. Bu yılın dört ayında cari işlemler açığı yüzde 25.4 gibi yüksek bir oranla artarak 8.9 milyar dolar oldu. Mantığa ters gelen ise bu rakamlar açıklandığında, sanki Türkiye cari işlemler fazlası vermiş gibi döviz fiyatları tepetaklak aşağı gitti. Merkez Bankası, dövize alım yönünde müdahale etmek zorunda kaldı.
Son üç yıldır, Türk Lirası’nın dolar ve euro sepetine göre yüzde 40 dolayında değerli olduğunu, bunun tehlikeli olduğunu, aralarında benim de bulunduğum küçük bir azınlık her fırsatta yazıp konuşuyoruz. Şimdilerde, bu politikaları Türkiye’ye öneren IMF de aynı şeyleri söylemeye başladı.
Sürekli cari açık veren bir ülke, içinde bulunduğu yılın ilk dört ayında bu açığını yüzde 25 artıracak ve aynı gün döviz kontrolsüz bir şekilde düşecek!… Ekonomi yönetiminin, bu mantıksızlığı iyi analiz edip tedbir alması gerekiyor.
Yüksek reel faizle sıcak parayı çekerek, artması beklenen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına güvenerek, “cari açığın finansmanı sorun değil” deyip geçiştirmek, sorunları biriktirip yarınlara taşımak demektir. Bu politikalar, Türk halkının üretip elde ettiği geliri, yüksek reel faizle borçlanarak, sıcak para sahibi yerli ve yabancılara transfer etmek demektir. Sol düşünce söylemiyle ifade edersek, Türk halkının sömürülmesine çanak tutmaktır. (Tabii bu solcu söylemi yapacak ana muhalefet partisi, şimdilerde ilçe kongrelerine naylon delege kaydettiğinden, Türk halkının sömürülmesiyle pek ilgili değil.)
Sevgili okurlar. Paramız değerlendi diyerek gözümüzü boyuyorlar. Bir ülkenin parasının değerli olması, ekonomisinin güçlü olduğunu göstermeye yetmez. Bütçe açığı azalıyor ama hala var. Bu iç borcu artırıyor. Dış açıklar artıyor. Ama yüksek reel faizle borçlandığımız için Türk lirası iç piyasada tehlikeli bir şekilde değerleniyor.
Bir ülkenin parasının değerli olup da geçersiz olması acayip bir tuzaktır. Değerli ama geçersiz bir paramız var. Yurt içinde yabancı yatırım fonlarını ve ithalatçıyı zengin eden, çalışanları, sanayiciyi, ülkeye döviz kazandıran ihracatçıyı, turizmciyi, taşımacıyı hırpalayan değerli bir para, bu ülkeye hayır getirmez. Kapıkule’den dışarı çıktığında bir çiklet dahi alamayan, sırtını yüksek faize dayayan değerli ama geçersiz bir para…
“Madem ekonomik göstergeler iyi, niçin halka yansımıyor” sorusunun cevabı da aslında budur. Çünkü değerini yüksek reel faizden alan ama geçersiz Türk Lirası politikaları ile sömürülüyoruz. Geçen yıl 18 milyar dolar olan sıcak paranın bu yıl 20 milyar dolar artarak 38 milyar dolara ulaşması, cari açığımızın finansmanını çözer ama, Türk halkının önümüzdeki yıllarda daha fazla faiz ödeyip daha fazla sömürüleceğine işaret eder.

Meriç Köyatası