Efsane gazeteci Ulvi Yanardağ’ın oğluna da bu yakışırdı. Paralı askerliği reddedip uzun dönem askere giden Mehmetçiğin tezkereden hemen önce yazdıkları.. “Görev süresi bitimine az zaman kaldı, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk..”

Ulvi Yanardağ

Görev süresi bitimine az zaman kala düşünceler:

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk;

Bu yazıyı, Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin üzerinden tam 100 yıl sonra, aydınlanmacı genç kuşağın bir parçası olarak yazmanın heyecanı içindeyim. Türk milletinin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bünyesinde görev yapılmasına layık görülen onurlu bir asker olmam, bu heyecanımı daha da yüceltiyor.

Bir İskandinav ülkesinde, insan içinde bulunduğu zor durumların üstesinden gelmek için “Atatürk gibi düşün.” cümlesini atasözü haline getirmiş. Hiç de haksız değiller. Çünkü daha çocuk yaşta kardeş kaybı yaşamış, eğitimi esnasında güçlük görmüş, buna rağmen yaşama direnmiş, nice savaşlardan zaferle dönmüş, bununla birlikte zaruri olmadıkça yapılan savaşların cinayet olduğunu dile getirerek asaletini tüm cihana kanıtlamış bir dünya liderini örnek almaları kadar doğal bir husus yoktur. Tıpkı bizler gibi.

O dönemlerde dış güçlerce uçuruma sürüklenmiş bir imparatorluğu yeniden var ederek Cumhuriyeti kurduğunuz, kadın-erkek eşit olarak hepimizi “yurttaş” olarak yeniden dünyaya tanıttığınız, çağdaş Cumhuriyetimize ilke ve devrimlerinizle yol gösterdiğiniz için teşekkür ve minnet duygularının bile yetersiz olduğuna inanıyorum.
Siz’i anlamanın sadece resminizin bulunduğu rozeti takmaktan ibaret olmadığı, fikirsel ve eylemsel olarak da yönetselliğin gelişmesi gerektiği, gelinen süreçle günden güne daha net anlaşılmaktadır.

Siz bedenen aramızdan ayrıldıktan itibaren emperyalist güçler aziz milletimizi bir an bile bırakmadı. Yetmedi; içimize işbirlikçilerini bizdenmiş gibi yerleştirdi ve bizi birbirimize düşürmeye çalıştı. Hem inanç ayrıştırması hem de Türk kimliğimizi etnisiteyle bölme gafletinde bulundular. Malesef ki buna, her dönem koltukta kalma pahasına günlük siyasi olaylarla ayakta durmak isteyen kötü yöneticiler de dahil oldu. Daha da acısı, tüm dünyaya rol model olan devletçi sanayileşme, milli ekonomi yok edilmeye çalışıldı. Ulusal bağımsızlığımızın mihenk taşı fabrikalarımız satılma suretiyle yabancıya devredildi. Üretim durdu. Tüm bunlar yapılırken tarafsız olarak bizlere bıraktığın basın ve yayın kavramları da yöneticilerin yanlış sözlerini doğru (!) olarak aktarmakta çekinmedi. Yüzleri dahi kızarmadan yalan yayın yaptılar. “Gerçekleri söylemekten korkmayınız.” sözünü yaşam biçimi bilmiş aydın yurttaşlar korkmadan, giden yanlışları, gelen tehlikeleri köşe yazılarıyla milletimizle paylaşırken hain, işbirlikçi terör örgütlerince aramızdan kopartıldı.
Kurduğun laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, uzun yıllar her bakımdan yetersiz bulduğum yöneticilerin herşeyi bildikleri iddiasıyla zaman kaybetti… Hangi birini yazsam ki Paşam…
Çocukken söylediğimiz bir şarkı vardı; “Bir dünya bırakın biz çocuklara, ıslanmış olmasın gözyaşlarıyla.” diye devam eden… Biz çocukları yalnız bıraktılar. Büyüklerimizin pek çoğu “Gelecek size emanet.” derken aslında hiçbirşey yapmamışlardı.
Tam da bu süreç “Bize” “Gençliğe” hitabında ifade ettiğin cümleleri hatırlatıyor. İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifemizin Türk İstiklal ve Cumhuriyetimizin daima ileri gitmesini sağlamak olduğunun bilincindeyiz.

Bunu bir Türk erkeği askeri görevdeyken daha iyi anlıyor. Uygun adımda, görev verildiğinde, emri yerine getirdiğinde; yürüdüğün anda bile sizi içimizde hissediyor ve daha dikkatli şekilde görevimize sarılıyoruz. Tek başıma bile kalsam, sizin gibi yaşama sıkıca sarılan, her zorluğun üstesinden gelen, az zamanda çok ve büyük işler başaran bir liderin fikirlerinden, ilke ve devrimlerinden ayrılmayacağım. Buna hem aziz Türk milletinin hem de gelecek nesillerin çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Sizin de hayata dair ifade ettiğiniz gibi; büyük olmak için kimseye aldanmadan, kimseye iltifat etmeden, memleket için gerçek ideal neyse o yolda ilerleyen, önüme sonsuz engeller koyulacağına rağmen o engelleri aşan, sonra da “büyüksün” dediklerinde buna tebessüm eden çağdaş birey olarak son nefesime kadar iz’inizden gideceğim.

Her asker terhis olunca önce ailesine kavuşmak ister. Ben de öyle yapacağım. Terhis olduğumda ilk görevim, soluğu ailemin en büyüğünün yanında almak olacak. Türkiye Cumhuriyetinin kalbinde, Anıtkabir’de huzurunuzda olacağım. Eğer bunu yapamazsam kendimi vazifesini eksik gerçekleştirmiş sayarım.

Emin olunuz ki, bizler var oldukça tüm bu zorluklar aşılır, hainler değil; dürüst ve namuslu olanlar kazanır, kazanacaktır.

Nice yıllar, Hasan Tahsin, Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Gaffar Okkan, Eşref Bitlis, Türkan Saylan, Bahriye Üçok, Ali Tatar ve ismini sayamadığım genç Mustafa Kemal’ler çıkacaktır yüce Türk milletinden.

Cumhuriyetimizin de 100. yılına girerken, Kuvayi Milliye ruhuyla yetiştirilen, Köy Enstitülü idealist bir dedenin torunu, korkusuz basın anlayışıyla gerçekleri yazmış ve kalemini satmamış mütevazı bir ailenin Cumhuriyet çocuğu olarak şahsınıza en içten saygı, minnet ve şükran duygularımı sunuyor, görevimin tamamlanmasına geldiğim bu anda aziz hatıranız önünde saygıyla eğiliyor; Behçet Kemal Çağlar’ın dizeleriyle kışlada yazdığım yazıya son veriyorum:

“Dünya düşse peşimize,
Yer sarsılsa yerinden,
Ne senden geçeriz;
Ne de senin eserinden.”

Mehmet YANARDAĞ
P. Onb. (374 KD)

Mehmet Yanardağ

Ulvi Yanardağ
Ulvi Yanardağ ve Orhan Can
Efsane gazeteci Ulvi Yanardağ’ın cenazesi TGC binasına üzerinde Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk olan Türk Bayrağı ile Beşiktaş atkısı ile geldi..