Duyun-u Umumiye ve Yolun sonu ‘Acı Reçete’!.. Ahmet Ravalı’nın yazısı

Duyun-u Umumiye ve
Yolun sonu ‘Acı Reçete’!..

Türkiye’nin 2002-2016 yılları arasında brüt dış borç stoku, %225.2’lik bir artışla, 130 milyar dolardan 421.4 milyar dolara yükselmiş. Bunun büyük kısmını ise özel sektör borçları oluşturuyor.

“Bundan bize ne. Borç özel sektörünse onlar düşünsün” diyenlere cevabım; bu borç önünde sonunda dönüp dolanıp bize ödetilir. Tıpkı daha önceleri olduğu gibi.

Dünyada Türkiye’ye benzer bir başka ülke daha var: Arjantin. Yalnız Arjantin’in bizden tek farkı onların borcunun büyük bir çoğunluğunu kamu borçları olması…

Yıllardır süren ekonomik sorunlar yaşayan Arjantin, para biriminin büyük değer kaybetmesinin ardından 8 Mayıs’ta yardım için IMF’nin kapısını çalmış, Haziran ayında IMF, Arjantin’e 50 milyar dolar borç verilmesini öngören 3 yıllık stand-by anlaşmasının resmen onaylandığını bildirmişti. Aradan iki ay geçtikten sonra Arjantin, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yardım programı dahilinde 57 milyar dolarlık yeni bir anlaşmaya vardığını açıkladı. Yani kolunu bir kez kaptıran Arjantin paçasını kurtarmak yerine gittikçe borç batağına saplanıp duruyor. Tabi bunlar karşılığında verilen ekonomik ödünleri saymıyorum bile. Buzdağının görünen kısmı ekonomik tedbirler ve kamu harcamalarının kısılması. Arjantin buna uyuyor mu peki? Tabii ki uyuyor. Başka da bir çaresi yok çünkü. Yanmış da ağlayanı yok bir durumda kısacası.

Dönelim bize… Döviz kurlarının önlenemez yükselişi… Daralan pazarlar… Her geçen gün çığ gibi büyüyen konkondato kararları… İflaslar…Ve yurt dışına kaçan yerli ve yabancı sermaye…

Türkiye’deki yabancı yatırımların yaklaşık 640 milyar dolar civarında olduğu biliniyor. Bu yatırımların yüzde 80’ine yakını da Avrupalı yatırımcılar oluşturuyor. Ki bunların en başında da Almanlar geliyor. Dolayısıyla cami açılışı bahanesiyle son durak Almanya ondan önce de BM Genel Kurulu bahanesiyle ABD’ye yapılan son gezilerde, Türkiye’deki bu para çıkışının önüne geçmek ve yeni yatırımcıları ülkeye çekmek ve özellikle borç para bulabilmek için bir dizi girişimde bulunuldu. En son olarak Almanya Başbakanı Angela Merkel’in açık açık dile getirdiği ve Erdoğan’ın yüzüne söylediği adres hep aynıydı.

Geleceği karanlık bir ülkeye bırakın yatırım yapmayı eldekileri kurtarmanın derdine düşen batı Erdoğan’a IMF’i işaret etti. Hazine’den sorumlu damadın ABD’de yatırımcılarla yaptığı toplantıda TC’yi denetleme görevini yapacak olan yatırım danışmanlığı şirketi McKinsey’in adının telaffuz edilmesi de bu nedenle ortaya atıldı. Amaç IMF’in kucağına düşmeden önceki son durak olmasıydı. Çünkü kamusal kaynakların har vurulup harman savrulduğu, özel sektör açığının gün geçtikçe dalga dalga büyüdüğü bir ülkeye McKinsey’in de yapacağı bir şey yok. O yüzden bir nevi kayyum görevi yapacak olan McKinsey sonuç olarak bizi Uluslararası Para Fonu IMF’in kucağına bırakacak. Tabii ki, yüz milyonlarca dolarlık ‘hizmet’ faturasını tahsil ettikten sonra. Sonra mı?

Sonrası malum… IMF’nin meşhur Acı Reçetesi!.. Ve beraberinde atanacak yeni bir Carlo Cottarelli… Bakalım yeni müfettiş Cotarelli’yi aziz basınımız nasıl pompalayacak!

Bekleyip göreceğiz… Artık neyi göreceksek!..

Ahmet Ravalı

Kaynak: Facebook