“Düşündüğünü söylemeye korkmaya başladı mı kişi, düşünmekten de korkmaya başlar”

Vedat Türkali’nin anısına…

“Düşündüğünü söylemeye korkmaya başladı mı kişi, düşünmekten de korkmaya başlar”

Vedat TÜRKALİ

Bir büyük çınar, Vedat Türkali (Abdulkadir Pirhasan) göçtü gitti… Başın sağolsun Deniz (Türkali), Başın sağolsun Barış (Pirhasan).

1919’da doğdu. Cumhuriyet’i yaşadı. ‘Bir gün tek başına’ bir insanı, çelişkilerini öğrendik.

‘Güven’i yazdı. Bir ülkenin bir dönemini, TKP’yi okuduk. İstanbul’u, Yeşilçam’ ondan öğrendik. Çınar, ardında yüzlerce eser bırakıp gitti. Güle güle usta…

Zeynel Lüle

Vedat Türkali, Aziz Nesin, Rasih Nuri İleri, üç güzel, üç değerli insan.

Rasih Amca çağırmıştı beni. Benim de aralarında olduğum birkaç gazeteciye, 12 Eylül’ün karanlık günlerinde Şişhane’de bir apartmanın girişindeki boşlukta açıklamışlardı “Aydınlar Bildirisi”ni. Kenan Evren çıldırmıştı. İlk orada tanımıştım. “bir gün tek başına” gibi bir şaheseri yazan, bizi Günsel ile küçük burjuva Kenan’ın çelişkileriyle tanıştıran güzel insanı.

Son olarak 1 Mayıs yürüyüşünde en öndeydi. Tekerlekli sandalyesinde dimdik oturmuş, kafasında DİSK şapkası. Sarıldım. Son sarılışımmış meğer. Benim için tüm Nobel edebiyat ödülleri onundur. Işıklar içinde uyu güzel insan ve inan “Haramilerin saltanatı yıkacağız…”

Oğuz Güven