“Bu adamın bir hikayesi var.. Sevgilim İstanbul..” Murat Ceylan’ndan size özel.. “Serserice bir eylemdi..”

Bu adamın bir hikayesi var…

Sevgilim İstanbul…

Murat Ceylan

– Her canlının bir sevgilisi olması gerektiğine inanırım veya bir sevgilinin içinde yaşam bulmuş, farklı sevgililerinin var olmasına inanırım… Bilmenizi isterim ki; tamamen cinsiyetsizdir bu düşüncelerim, kim erkek, kim kadın, kim kimdir? Diyerek, hiçbir canlıyı kimlikleştirmem, şartlandırmam… Hem bundan bana ne? Her canlı nasıl yaşamak istiyorsa, varsın öyle yaşasın. Evet, her canlının bir sevgilisi olmalı, kimi zaman bu sevgisine karşılık bulduğu, kimi zaman sevgisine karşılık bulamadığı, mutlak bir sevgilisi olmalı. Hayatım boyunca benim pek çok sevgilim oldu… Tamam, tamam, belki biraz fazla sayıda oldu, güzelliklerle, anılarla, acılarla, yaşanmışlıklarla dolu oldu, bazen yıpratıcı oldu ama sonuçta, oldu. Zira ben sevgiye, tutkuya ve aşka âşık biriyim, sevgisiz, aşksız, tutkusuz yaşayamam, sudan çıkartılmış balık gibi olurum, sersemlerim, kururum, ayakta öldüğümü düşünürüm, ölmem ama adeta bir ölü gibi yaşamaya başlarım, kendime bakmam, kendime küserim… Mesela, saç sakal birbirine girer, yalnızlaşırım, ucuz meyhane köşelerinde sefaleti dibinde yaşar, yine o ucuz meyhanelerde kendime sohbet edecek, benden daha züğürt sarhoşlar bulur, onların “ yitik hayatlar” isimli sohbetlerini satın alırım… Eminim, sizler benim bu halimi yaşamak istemezsiniz, ben birçok kez yaşadım, ne berbat bir durumdur, bunu iyi bilirim.

Madem tanışma faslındayız, sizlere biraz olsun kendimi anlatayım.
Sağ kaşımın üzerindeki şuanda göremediğiniz ama hayal ettiğiniz beyaz bir tüy vardır… Hah! Evet, işte o tüy, sağ kaşımla kaz ayaklarımın birleştiği yerde evet, evet… Anneme göre kendisi başıma gelen tüm bu aşk hikâyelerinin asıl kahramanı, tetik mekanizması, yani başımın belasıdır… Evet, hayal ettiğiniz o tüy, benim şeytan tüyüm olur. Kendimi bildim bileli oradadır, bazen kızar kökünden kopartırım ama o ne yapar, ne eder, yine eski yerinden uzar, eski halini alır… Evet, aşka âşık birisiyim, çok canım yakılmadığı sürece “ Sadakat” isimli değeri sonuna kadar korur, sevgilime sadık kalırım. Bugüne kadar isteyerek veya planlayarak hiçbir sevgilimi aldatmadım, dediğim gibi aşka âşık birisiyim, çok canım yakılmadığı sürece “ Sadakat” isimli değeri sonuna kadar korur, her zaman aşkıma, sevgilime sadık kalır, skorer biri olmaktan itinayla kaçınırım.
Garip gelebilir ama bende durum budur.

Beni şimdiden eleştirmeye başladığınızı hissediyorum… Oysa daha ilk sayfalardasınız, Bana hemen kızmayın, içgüdülerinizle hareket ederek, taraf olmayın… Açık yürekli bir şekilde sohbet ediyoruz, hemen böylesine önyargılı olmamalısınız. Eğer ki, bu kitabı bitirecek sabra sahipseniz, henüz ilk sayfalara gelmeden bu kitapta kendinizi, çocukluk masumiyetlerinizi, gençlik yıllarınızın yeni yetme heyecanlarını, yaşadığınız tüm o tutkulu aşkları… Kimi zaman sevdiğiniz semtleri, ilçeleri, sevdiğiniz anıtları, unutmadığınız anıları, ilk sarhoşluklarınızı, ilk sevişmelerinizi, belki de annenizin babanızın bu kentte yankılanan ilk seslerini veya çok eskiden duyduğunuz eski bir hikâyenin, en anlamlı hecesini yaşayacak, kitabın ortalarında arkadaş… Kitabın sonuna doğruysa, dost olacağız.

Çocukluğumdan bu yana kalbimde kronik bir sorun var, aslına bakarsanız bu sorun, tüm ailede var, redd – i miras yapma şansımın olmadığı, tek kalıtılımsal mirasım… Lan keşke bunun yerinde hanlar, yalılar, apartmanlar miras kalsaydı.diye! Az düşünmedim değil. Hatırladığım, çocukken bu sorundan dolayı çok uzun zamanlar hastanelerde tedavi gördüğüm, yıllar yılı bir dilim ekmeğe, bir tane zeytine dahi hasret kaldığımdır… İşte bu yüzden bir zeytini dahi üç defa da yerim, zira onun dahi yokluğunu çok derinden yaşadım, iyi bilirim. Çocukluğum, gençlik yıllarım çok fırtınalıydı, orta yaşlılığım da oldukça fırtınalı geçti… Rüzgar ekip, fırtına biçen biri olduğum söylenir…

Doğrudur.

Murat Ceylan 
Sevgilim İstanbul…

Bir gün olur da…

Dövüşeceksen aslanla dövüş,
aslan kavgadan kaçmaz.
Dalaşacaksan bir kurtla dalaş,
saldıracaksa saldırır, çekinmez.

Dağlarda kartala meydan oku,
kanatlarını, pençelerini gizlemez.
Akreple bile uğraşabilirsin,
zehri görünmese de, iğnesi görünür.

Lakin! bir yılanla savaşma,
çünkü yılan kuytuda bekler, göremezsin,
zehri ağzındadır, ısırmadan bilemezsin.
Güreşeceksen bir ayıyla güreş,
onun güreşi hilesizdir, oyun bilmez.

Düşman arıyorsan, tilki gibi olsun,
onun silahı zekasıdır.
Ama bir çakalla bulaşma,
Çakal sessiz gelir, göremezsin,
mertçe savaşmaz, yenemezsin.

Bunların hepsi her an etrafında dolaşır,
tanıdıklarının yüzüne iyi bak, sözlerimi anlarsın.
Ve unutma, yılan leylekten,
çakal değnekten korkar.

Ya sende bu ikisinden korkuyorsundur,
ya da bu ikisi, senden.

Hatırlatayım istedim… Sevgilerimle.

Murat..

https://www.facebook.com/groups/sersericebireylemdi/