BİZİ ÖNCE SU DOLU KAPLARA ATAN SİSTEME VE SİSTEMİN LABORANTLARINA !

BİZİ ÖNCE SU DOLU KAPLARA ATAN SİSTEME VE SİSTEMİN LABORANTLARINA !

(Homo Deus’dan) … İlaç şirketleri antidepresanların geliştirilmesinde düzenli olarak fareleri deney hayvanı olarak kullanıyor. Sık kullanılan bir protokole göre, yüz fare (istatistiksel güvenilirlik için) suyla dolu cam bir tüpe yerleştiriliyor. Fareler bitip tükenene dek tüpten çıkmaya çalışıyor ama başaramıyorlar. On beş dakika sonra çoğu umudunu yitiriyor ve çırpınmayı bırakıyor. Etraflarına kayıtsız, cam tüpün içinde kalakalıyorlar.

Ardından farklı yüz fare daha tüplere atılıp on dördüncü dakikada, umutları tükenmeden önce tüpten çıkarılıyor. Kurulanıp beslendikten sonra tekrar tüplere atılıyorlar. İkinci turda, pes etmeden önce çoğu fare yirmi dakika kadar çabalıyor. Neden altı dakika dayanıyorlar? Çünkü bir önceki turda kurtarılmış olmanın anısı beyinlerinde kimyasal salınımları tetikleyerek farelere umut veriyor ve çaresizlik hissini geciktiriyor. Eğer bu kimyasalı diğerlerinden ayırt edebilirsek insanlar için anti depresan olarak kullanabiliriz. Ancak farelerin beyni her an sayısız kimyasal akışa ev sahipliği yaparken, doğru kimyasal bileşeni nasıl ayıracağız?

Buna cevap bulmak için deneye hiç katılmamış iki grup fareye, sonuca en yakın olduğunu düşündükleri iki ayrı kimyasal enjekte ediliyor ve fareler tekrar suya atılıyor. A kimyasalı almış fareler pes etmeden önce sadece on beş dakika çırpınıyorsa A maddesi listeden çıkarılıyor. B kimyasalı enjekte edilmiş fareler yirmi dakika boyunca kendilerini paralıyorsa CEO ve hissedarlara köşeyi döndükleri müjdeleniyor.

Metin Başaran