“Artık okuyorum” dedi. Keçileri otlatması için okula gönderilmemişti. Yıllar geçti annesi hastalandı. “Beni doktora götür” dedi. “Çağır keçileri götürsün seni doktora” dedi. Bir Sınıf öğretmeninin şahit olduğu gerçek hayatlar

Getirdiği sıcak poğaçaları elime tutuşturup “Artık okuyorum, yavaş ama okuyorum. Şükür!” dedi.
“Devam…” dedim.
“Zamanında neden okuyamamıştın Fatma Teyze?” dedim.
“O keçi yok mu o keçi?” dedi.
Diğer öğrenci hanımlarla kulak kesildik.
Birinin inadını mı kastetmişti;
“Hayır, dedi, keçinin yüzünden…”
Muş, Varto’nun Değerli köyünde okul yaşına geldiğinde, arkadaşları okula başlayalı günler geçmiş, annesi onu yollamamıştı. Bir gün çobanlık ettiği sürüsünü bırakıp kaçıverdi okula. Geçip oturdu diğer çocukların yanına.
Genç öğretmen ve arkadaşları hayretle bakmıştı ona.
“Ez ez birmisim” diye Kürtçe bağırıyor, ağlıyordu.
Anlamıyordu Türk öğretmen.
“Ben de yazacağım” diye derdini anlatmaya çalışıyordu küçük kız.
Bu cebelleşme devam ederken içeriye Muhtar girdi.
Öğretmen yakınarak küçük kızı anlamadığını söyleyince muhtar kızıp yine Kürtçe “Der heri marahu” diye kükredi. “Sen evine!” diyordu. “Sen evine.”

Küçük kız küskün evine döndü.
Sürüyü bıraktığı için annesi patakladı.
O gece yatakta “ez ez birmisim” yine sayıklayarak uyuyakaldı.

Bir süre sonra eve yabancılar geldi.
Devlet görevlileri okula gitmeyen çocuk var mı diye evleri teftiş ediyordu.
Okula değil, sürüye, sabana, tarlaya gönderilen çocukları ana babalar evin dışına bir yere saklardı.
Küçük kız saklandığı yerden kaçıp gözüküverdi müfettişlere.
Annesinin o zaman nasıl korkup hesap verdiğini o aklıyla bile anlamıştı.
“Muhtara keçi verdim rüşvet, kızı okula yazmasın diye. Sürüye kim bakacak efendi?” deyivermişti.
Küçük kız annesine, muhtara, öğretmene, severek türkülerle otlattığı keçilere bile kızmıştı.
Sonrasında da yine okula gitmeyi başaramadı.
O keçi çoktan ziyafette yenmişti.

Aradan yıllar geçti.
Evlendi. Şehre geldi.
Altı çocuğu oldu, hepsini okuttu. Hepsini…
Annesine de baktı hatta.
Bir gün annesi “Olmadı o doktorun ilacı, başka yer bul, daha iyi hastanelere götür beni.” dediğinde artık kocaman kadının içindeki o küçük kız dönüp “Çağır keçileri de, götürsün seni doktora.” deyiverdi anasına.

Fatma Aydemir, şimdi yetmiş yaşında.
Okudu, yazdı.
“Bir keçiye feda ettiler geleceğimi, diyor, ekliyor, neyse zararın neresinden dönsen kârdır.”

Nurten Mekki

sınıf öğretmeni