“Yıl 1988, Üniversite muhabiriyiz, evet o dönemlerde başta İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesinde öğrenciler eylem yaparlardı”

Yine dellendim 9

Eken’le iletişim koptu

Yıl 1988, Üniversite muhabiriyiz, evet o dönemlerde başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere Marmara Üniversitesinde öğrenciler çeşitli taleplerden dolayı eylem yaparlardı. Genelde sol gruplu öğrenciler ya rektörden daha demokratik bir eğitim sistemi ya da çeşitli hak taleplerini dile getirip protesto ederlerdi. Karşı gruplar ise onları protesto edince iş çatışmaya varırdı.

Bu sebeple 1988-1994 yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nin bahçesine girip sabahtan akşama nöbet tutardık. Beyazıt Kulesi’nin ilerisinde Fen Bilimleri Fakültesi, Rektörlük binasının hemen sol tarafındadır ve çatışma hep burada yaşanır. Üniversitenin İletişim Fakültesi ise bahçe dışında, aradadır. Ve o gün İletişim öğrencileri eylem yaptılar. Öğrenciler eyleme kısa süre kala gazeteleri telefonla arar haber verirlerdi. Tan Gazetesinde çalışıyorum ve Selçuk Eken’le makineleri kapıp Beyazıt’a gittik. İletişim Fakültesine geldiğimizde öğrenciler, kapıyı zincirleyeceklerini, takip etmek isteyenlerin içeri girmesi gerektiğini, taleplerinin kabul edilinceye kadar da kapıyı açmayacaklarını söylediler.

Ne yapacağız, mecbur girdik içeri. Kalın bir zincirle demir kapıyı kapatıp zincire vurdular ve asma kilidi taktılar. Artık dışarı çıkamayız, kaç saat kaç gün eylem sürer kimse bilmez. İçeride kızlı erkekli oturmuşlar, duvarlara talep ettikleri sloganların yazılı olduğu dövizleri asmışlar. Gitar çalıp şarkı söylüyorlar ve alkışlarla eşlik ediyorlar. Eken’le içeride ayrıldık. Öğrencilerin beş kare fotoğrafını çekip etrafta dolanıyorum. Kapı zincirlenince anında Çevik Kuvvet Fakülteyi sardı. Başlarında Necmettin Müdür. Öğrencilere megafonla kapıyı açın, eylemi sonlandırın, yoksa müdahale ederiz anonsunu yaptı. Yok açmıyoruz dediler. Kapı bildiğin demir, kasa gibi, üstünde de zincir. Derken Necmettin Müdür müdahale talimatını verdi, camdan izliyorum, o da ne?.

Talimatı alan panzer 7-8 basamaklı İletişim Fakültesinin merdivenlerine tam gaz çıkıp kapıya bir vurdu, ne kapı kaldı ne zincir. Anında çevik kuvvet içeri daldı, aynı anda gaz bombalarını da salladılar, ortalık toz duman. Öğrenciler kaçışıyor, göz gözü görmüyor. Gözlerimiz anında yanmaya başladı, açamıyorsun. İçeri girip katlara tırmanan polis, kendisi de etkilendiği için, ellerindeki coplarla camlara vurup kırıyorlar ki hava girsin diye. İkinci kattayım, valla merdiven başında çöküp kaldım, gözümü acıdan açamıyorum. Neyse karambolde bir darbe yemeden 10-15 dakika sonra dışarı çıkabildim.

Bu arada öğrenciler tabii yaka paça götürülüyor. Selçuk Eken’le bu arada bizim iletişim koptu tabii ki. Düşünüyorum, acaba nerede, bir şey oldu mu?. Bir baktım karşımda. Neredesin? dedi, ‘İçeride kaldım, gazı yedim çıkamadım. Ya sen’?. Ben gaz atıldığı anda ikinci katın camından bahçeye atladım dedi. Yani gazı yemekten atlayarak kurtulmuş. Benim bulunduğum yerin altı beton, atladın mı direk ya hastane ya da öte tarafa bilet alırsın. Eken koridorun ilerisinde olduğu için, o kısım da bahçeye denk geliyor ve çimenlik yumuşak zemin atlıyor. Sonuç ben arada kaldım, bir güzel gazı yedim, etkisi saatlerce sürdü. Yüzüne su vuruyorsun daha beter yakıyor, gözler kıpkırmızı hem yanıyor hem acıyor. Velhasıl İletişim Fakültesinde iletişim kurulamaması sonucu öğrenciler derdest oldu, arada kalan bizler de gaz yüzünden yamulduk.

Günaydın rallisindeyim

Rallici oldum…Yıl 1988 Günaydın Gazetesinin 20 yılı aşkın ülkemizde düzenlediği en büyük motosporu olan Günaydın Uluslararası Rallisi gelip çattı. O zamanlar Lada Niva araçlar yeni çıkmış piyasaya, bildiğin jeep. Berkan Kılıç İdari Müdür ve organizasyonun başında. Beni ralli için görevlendirdi. Yarışçılara dağıtılacak yol güzergahını Belgrad ormanlarında siyah beyaz filmle hem fotoğraflıyorum hem de ölçüm yapıp not alıyoruz. Bir hafta ormanın derinliklerine tavaf ettik. Notlar ve fotoğraflar yarışçılara yarış esnasında dağıtılmak üzere bastırıldı. Halen 1988 rallisinin emek verdiğim kitapçığını saklarım.

Günaydın Rallisi başlıyor

Günaydın Gazetesinin 1988 yılındaki uluslararası düzenlediği ralli için yurt dışından araçlar ve pilotlar gelmeye başladı. Günümüzde E-5 kenarında bulunan Bakırköy adliyesinin bulunduğu alan, o dönem engebeli bir araziydi. Yıllar öncesinde Zeytinbnurnu Çimento Fabrikası’na buradan kurulan teleferikle taş taşındığı için, eski maden dahası. Sonraki yıllarda burada motokros yarışmaları da düzenlendi ve takip etmiştim. Yarışmaya gelen yabancı bir pilot, bu alanda isteyen meraklı vatandaşları co pilot koltuğuna davet ederek, bir tur atıp geliyordu gösteri amaçlı. Bende gönüllü olup co pilot koltuğuna geçtim, kaskı taktım, araç hareket etti. Olum harbi bunlar manyak, çukurdan çıkıp 5 metre uçup yola yapışıyorsun, akabinde spin atıyorsun, vücudun bağlı, kafan kask nedeniyle daha sonra yerine geliyor ve bu durum 3-5 saniyede bir tekrarlanıyor. Ben yolu filan görmedim, zaten yol yok ki engebeli arazi. Tur bitti, durduk ve indim, kaskı çıkardım etrafım fırıl fırıl dönüyor, midem ağzımda, ayaklarım titriyor, o denli bir durum.

Ralli yarışlarında ralli pilotuyum

1972 yılında başlayan Uluslararası Günaydın Türkiye Rallisi’nde 1988 yılındaki organizasyonda görev yapıyorum. Rallinin pilotlarının konaklama ve park yeri Ataköy Demirci Otel Tatil Köyü. Şimdi yerinde yeller esiyor, denize sıfır dikilen gökdelenlerin Ataköy köprüsünün başındaki alan. Levent’te de İSOK’un merkezi var. Renç Koçibey başta diğer yarışçılar akşamları toplanıyor, yarışla ilgili organizasyon planlaması yapılıyor. Koçibey ralli tarihinde önemli başarılara imza atmış çok hızlı bir pilot. Evi de şimdiki Akmerkezin karşısındaki binanın giriş katı. Evine uğradığımızda 3-4 yaşlarında sarı saçlı küçük bir kızı var. Adı Alara, ileride genç yaşta Star Gazetesinin sahibi Cem Uzan’la evlendi ve olaylı bir boşanma süreci yaşandı. Babası rallici Renç Koçibey ise 9 Şubat 1993’te Ali Sipahi Rallisi için yol notu çıkarırken sabaha karşı bir kamyona arkadan çarpması sonucu “hızın efendisi” Koçibey, yaşamını kaybetti. Kazanın uyuyakalması nedeniyle meydana geldiği konuşuldu hep. Evet ralli pilotu, ralli de değil, trafikte hayatını kaybetti.

Yarışma Sultanahmet meydanından başladı, altımda araç gece gündüz koşturuyorum. Evin önünden vızır vızır geçiyorum, girip banyo yapamıyorum, zaman yok. Üstümde Günaydın rallisinin görevli tişörtü, bir Ataköy’deyim, bir Levent, bir gazete mekik dokuyorum. Yeminle koktum, sonunda Demirci Otelde bir odaya girip duşa daldım, tam suyu açtım, Berkan bey seni çağırıyor. Duş muş yok, kokuyorum. Gazeteye git, neyle?. Minibüsle. Gazetenin hiç unutmam sarı renkli Ford marka minibüsü var, vites kolu otobüs gibi, minibüsü getiren aracı park edemiyor, geri vitesini kimse bulamıyor, akla ziyan. Araç öyle haşat ki, standart dışı vites çalışıyor, buldum geri vitesi, aman gazeteye götür. Götürdüm hayatımda böyle haşat bir minibüs kullanmadım.

1988 Günaydın rallisi bitti

1988 Günaydın rallisi sırasında gece gündüz koştururken bazen otobüse biniyorum ve içim geçmiş, uyandığımda indim, elimi attım arka cepte cüzdan yok eyvah. O dönemler cüzdanları arka ceplere koyarız, ya yürütülür ya da düşürülürdü. Ehliyet, kimlik vs. cüzdanda gitti. Hemen gazeteyi arayıp hükümsüzdür alnı verdim. Gece ralli bitti, dereceler belgelere işlendi, o belgeler gazeteye gidecek, fotokopiyle çoğaltılıp ciltlenecek ve sabah tüm yarışçılara dağıtılacak. Atladım araca gazeteye, fotokopi girişin yanındaki merdivenlerden alt katta solda. 50’şer adet çektim ve matbaaya teslim ettim ciltlenecek. Bu iş sabahı bulacak, saat 05.00 hava karanlık ciltler hazır. Araca paketleri attığım gibi sahile çıktım tam gaz gidiyorum. Ehliyet kayıp, üzerimde Günaydın Rallisi görevli tişörtü ve boynumda kart. Çakıl Gazinosuna hızla gidiyorum, bir ışık havada kavis çiziyor, bu ne ki?. Dikkatli baktığımda trafik ekibi babalarla yolu kapatmış, bana çevirme yapıyorlar. Baba sürat var, nasıl duracam, bir fren çaktım araç sola savruldu, polis Çakıl gazinosu yönüne kaçmaya çalıştı, freni bırakıp aracı topladım bir daha asıldım bu kez sağa yön aldım, babalara çarpmayayım diye. Polis bu sefer dönüp deniz tarafına kaçmaya çalıştı. Tam trafik aracının önünde zınk durdum. Kolla camı indirdim, trafik polisi geldi, yüzü bembeyaz, ‘Buyrun memur bey’ dedim. ‘Tek sorum var, içkilimisiniz’?. ‘Hayır’ deyince, geçebilirsiniz dedi. Yanında topuk yaylası, otele girdim.

Sabah gazetede verdiğim ilan yayınlandı. Aynı gün bir telefon geldi, cüzdanı bir kadın bulmuş gazeteyi aramış. Cüzdanın içinde Tan kartvizitlerim var. Atlayıp gittim, meğer otobüste düşürmüşüm, yanımda oturan kadın koltukta bulup almış. Kendisi Ziraat Bankası Karagümrük şubesinin müdürü. Gidip teşekkür ederek aldım.

Adam V şeklindeki araçla birinci oldu

1988 Günaydın Rallisini o yıl Castrol’a transfer olan Emre Yerlici Audi Quatro ile yarış sırasında kayarak ağaca orta halde bölümden çarpması sonucu aracı büyük hasar gördü. Hem de sol taraftan ağaca vuruyor ve şoför mahalli içeriye göçüyor. Aracın sol tarafı V şekinde ve sol arka tekerlek te sol yöne bakıyor. Bu halde yarışı tamamlayıp otele giriş yaptı. Servis elemanları, yoğun çaba sarf edip aracın mekanik bölümündeki arızayı giderdi, şoför mahali göçük. Yerlici ertesi gün start alıp o halde hız kesmeden yarışının uluslararası olmasından sonra kazanan ilk Türk pilotu olarak finişi gördü. Yerliciyi o an gördüğümde gerçekten dehşet bir görüntüydü. Yüzü bembeyazdı, Co pilotu bile hayatından endişe etmişti. Yerlici o haldeki aracı, tüm limitleri zorlayarak kullanmıştı, araçta denge yoktu ki.

Foto: 1988 Günaydın rallisi öncesinde, Bakırköy Osmaniye’deki gösteri amaçlı düzenlenen organizasyonda Co pilot oldum, feleğimi şaşırdım.

Genco Sabancı