Türkiye’de gerçekten ‘Hakimler’ vardı.. Bu; bir oğulun, kendisini dürüst ve ahlakla yetiştirdiği için babaya teşekkür mektubudur..

Bu, ‘Bir oğulun, kendisini dürüst ve ahlakla yetiştirdiği için babaya teşekkür mektubudur..’

Adliye ve Hukuk dünyasında katıksız dürüstlüğü ile tanınan rahmetli yargıcın oğlu Alp Özeren, babasının ölüm yıl dönümünde yazdı: 

…Gün bitmeden MĀNİDAR bir anektod paylaşmak istiyorum.
Çünkü; bugün, rahmetli babamın vefaat edişinin 22. yıldönümü.
Kendisini; yaklaşık 8 yıl boyunca İstanbul-Bakırköy Ağır Cezā Hākimi
olarak görev yaptığı makāmında toplamda, 8 kez dahi ziyāret etmemişimdir.
Hiçbir zaman etik bulmamışımdır kendisinin makāmından yararlanarak,
kişisel çıkarlar elde etmeyi…
Oysa; o tarihlerde, Bakırköy ilçemiz henüz dörde bölünmemişti ve
Türkiye Cumhūriyeti medyasının kilit kurumları da Bakırköy ilçesi
bünyesindeydi ve ben o tarihlerde gazetecilik, halkla ilişkiler alanında lisans eğitimi görmekteydim.
Eğer isteseydim; kendisinin forsunu kullanarak,
pek çok şerefsiz yargı mensubu çocuklarının yaptığı gibi (onlar kendilerini çok iyi biliyorlar; ben de ve aslında herkes de onları çok iyi biliyor!.. )
çok rahat bir şekilde istediğim medya kuruluşunda, istediğim pozisyonda,
çok ballı güçler elde edebilirdim.
Ama; çok şükür ki, annem ve babam, beni, küçük ya da büyük çıkarlar için etik dışı davranışlardan uzak duracak şekilde yetiştirdikleri için;
bugüne kadar MESLEKİ LÂĞIM ÇUKURLARI na (çok affedersiniz…) düşmedim.
Babamı; makāmında sayılı ziyāretlerimden birinde; masasında, o dönemde ideolojik yönü ağır basan bir gazetenin, adliye muhabiri aracılığıyla armağan etmiş olduğu saati görünce; bir yargıcın masasında bir ideolojik objenin, tarafsızlık görüntüsüne gölge düşüreceği fikrimi kendisi ile paylaştım.
Bana hak verdi ve o saati masadan kaldırdı.
Çünkü zāten; tamāmen, getiren muhabir kardeşimiz incinmesin diye koymuştu. DİYECEĞİM ODUR Kİ; GÖRÜŞÜM BUGÜN DE AYNIDIR. HİÇBİR HĀKİM YA DA SAVCININ; KAMUSAL ALANDA, İDEOLOJİK GÖRÜŞÜNÜ YANSITMA HAKKI OLAMAZ, OLMAMALIDIR!..
Buna, göz yumanlar; ülke geleceği bağlamında, resmen ATEŞLE OYNAMIŞ OLURLAR. Hukuk; özellikle de HĀKİMLİK VE SAVCILIK başka mesleklere benzemez!..
O nedenle; özellikle de günlük çıkarlarını gözeten siyāsetçilerin hākim ve savcıların tarafsızlığı mevzuuna leş gibi kirli (çok afedersiniz) burunlarını sokmaları, her açıdan tehlikeli ve zararlıdır…
Bu konuda; şimdilik bu kadar yazıyorum.
Umarım; ‘aklın yolu’ öne çıkar.
Babama; bırakmış olduğu onur ve dürüstlük mirāsından dolayı bir kez daha teşekkür ederken; kendisinin şahsında, tüm dürüst, tarafsız, SATILIK OLMAYAN hākim ve savcılara, akıl ve yürek dolusu saygı, sevgi, minnet ve selâmlarımı iletmeyi de bir borç biliyorum…

Oğlu Alp Özeren’in 2. NOTU: 

…64 yaş, 61 olacak. Hem bu düzeltmeyi yapabilmek hem de çocukluk ve gençlik dönemlerimde; bisiklete binmeyi, yüzmeyi, masa tenisi oynamayı, otomobil kullanmayı, hepsinden önemlisi de dürüst olmayı ve dürüst kalmayı, Annem ile birlikte rol modeli de olarak öğrettiğin, benimsettiğin için bir kez daha teşekkür edebilmek amacıyla yazıyorum.
O denli etkili rol modeli oldun ki; çevredeki pek çok şerefsizin (ne yazık ki) yaptığı gibi ordu, yargı, emniyet, medya mensupları üzerinden haksız itibar, menfaat vb. sağlamayı (özellikle de müzik alanındaki bazı YÜZSÜZ lerin yaptığı gibi…) aklımdan dahi geçirmedim ve bundan sonra da alnım açık, yüreğim temiz, emeğim helâl şekilde yola devam edeceğim inşallah.
Bizleri; uyuşturucu, fuhuş, silâh, rüşvet vb. tüccarlarına doğrudan ya da dolaylı olarak kulluk, köpeklik yapan birtakım soysuz, şerefsiz, aşağılık, alkolik, zampara, uçkur budalalarına muhtaç etmediğin için sonsuz teşekkürler bir kez daha…
‘Fikir suçu’na ve idama, uzman gözüyle karşı oluşunu da bolca anımsıyorum bu aralar…

Alp Özeren

24 yıl önce, 07 Kasım 1993 tārihinin ilk saatlerinde; canlı müzik programımın dönüşünde, gece 01.30 civārında, rahmetli babamın yatmakta olduğu hastahaneyi arayarak; ertesi sabah, nüfus sayımından dolayı sokağa çıkma yasağı olacağı için; hastahaneye gelip gelmemem konusunda, ilgili hemşirenin fikrini sorduğumda; önce, o saatte aradığım için fırça attı sonra da acil bir durum bulunmadığını belirtti. Yarı uykulu şekilde geçen iki saatin ardından, evin kapı zili çaldı ve kuzeni, babamın vefaat haberini getirdi. Diyeceğim o ki; içinizdeki ses, bir yere gitmenizi söylediğinde, kimselere danışmadan oraya gidin… Bırakmış olduğu ‘ONURLU YAŞAM MİRĀSI’ için; mānevi şahsında, babama bir kez daha teşekkür ederken; vefaatının ardından yaptığım beste çalışmasını da, bu vesileyle bir kez daha paylaşmak isterim. Rahmetli babamın şahsında; rūhu, onuru, değerleri satılık olmayan tüm hākim, savcı ve avukatlara; akıl, yürek dolusu saygı ve sevgi ile…

Alp Özeren

Dürüst Hakim Özeren’in ölümü, Türkiye’nin en büyük gazetelerinin 1. sayfasından haber oldu..

hakim