Başbakan’ın nezaketine, kibarlığına bakar mısınız…
Ünlü Haber ve Savaş Kameramını Gürsel Çelikkanat müthiş bir gazetecilik anasını yayınladı.
Dönemin Başbakan’ı Ecevit’le birlikte Moskova ziyaretinin uçak içi görüntülerini de yayınlayan Gürsel Çelikkanat,
güzel bir devlet adamının nezaketini tüm toplama bir kez daha hatırlattı..
Solculuğu Bülent Ecevit’le sevdim.
On yedi- On sekiz yaşlarımda ilk okuduğum siyasi kitap Ecevit’in yazdığı “Ortanın solu” kitabıydı.
O yaşlarda az koşmadım miting meydanlarında peşinden, “Halkçı Ecevit, Bastır Karaoğlan” diye bağırarak.
Dürüst, halkçı, laik, yurtsever, bir insandı.
Bugünküler gibi makam, mevki, para, saray sevdalısı değildi.
Kendisine önerilen “Yasaları değiştirelim, Cumhurbaşkanlığı için önünüzü açalım” teklifini kibarca reddeden, evlilik yüzüğünden başka bir miras bırakmayan onurlu, şerefli bir insandı.
İnsanımızın değer yargılarının değiştiğini ve yozlaştığını görünce üzülüyor ve sinirleniyorum. Neyse!
Büyüdüm gazeteci oldum, O’nun olduğu haberlere gitmeye özen gösterdim.
20 yıl önce tam bugün Başbakan Bülent Ecevit, ekibi, iş insanları ve kalabalık basın grubuyla Rusya Federasyonu Hükümet Başkanı Putin’le görüşmek üzere Moskova’ya gittik. Sıkıştırılmış 3 günlük yoğun bir programdı.
Kanal D kameramanı uçakta Ecevit’le beni çekmiş, yıllar sonra elime geçti.
Çok hoşuma giden bir anı olarak saklıyorum.
İndik Moskova’ya; Meçhul Asker Anıtı’na çelenkler konuldu, resmi heyetler ve iş insanları görüşmelerini yaptı, Duma’ya ziyaretler gerçekleşti, haber kısmı tamamlandı çekildi ve görüntüler Türkiye’ye geçildi.
Bu seyahatte yoğunluktan fazla fotoğraf çekememişim.
Aklımda kalan en önemli şey; Putin’in bütün ekibe Bolşoy Tiyatrosu’nda bale temsili ısmarlamasıydı.
Bolşoy Tiyatrosu muhteşem bir yapı.
Tarihi dokuyu, işlemeleri, süsleri görmeniz gerek.
Bolşoy Tiyatrosu 1825 yılında açılmış.
Rus madeni ve kağıt paralarını da süsleyen Rus sanatçılarının kariyerlerinin en üst noktası. Sahnenin önünde normal oturma düzeni ve beş katlı dairesel bir yapı. Her yerden sahneye hakim localar ve koltuklar.
Oynayan bale temsilinin adı “Giselle” tam bize göre bir oyundu.
Türk filmi gibi bir şey.
Bildiğiniz fakir kız, zengin oğlan hikayesi. “İmkansız aşk”, aslında kont olan köylü kılığındaki Albert (Cüneyt Arkın) fakir kızın (Filiz Akın) gönlünü çalar.
Oyunun sonunda Giselle aşık olduğu delikanlının soylu kızla nişanlı kont Albert olduğunu öğrenir. Bu şerefsizliğe🤔 daha fazla dayanamaz ve delirerek ölür.
Aşkın yüceliği ve tutkunun vazgeçilmezliği vurgulanıyor.
Oyuna hiç yabancılık çekmedim.
Çok hislendim, Ülkemi hiç mahcup etmedim.
Anlamadığım yerlerde (Oyun Rusça) bozuntuya vermedim, çevreme baktım onlar gülüyorsa güldüm, hüzünleniyorsa hüzünlendim.
O kadar sessiz sinema oynamışlığımız var yani.
Gürsel Çelikkanat
