‘Sevgili Cem, şu an elinde ciğaran odama girdin..’

 

Sevgili Cem,
Şu an elinde ciğaran odama girdin…
Önce hafiften gülümsüyorsun ..
Sonra karşımda oturup bakıyorsun gözlerime..
Cem şu cigarayı dışarıda içsen olmaz mı…
Senin cevabın hazır…
Abi efkar var..
Hayrola…
Ne efkarı…
Valla kaç gündür içmedim….
Karşılıklı kahkaha atıyoruz…
Sonra gidip bir Şarap alıyorsun…
Köpek geberten şarabı abı diyorsun…
Ve masaya peyniri de koyuyorsun…
Aç Hüseynik’i diyorsun…
Çalıyor Hüseynik…
Ve ilk kadeh şarap hızlı bitiyordu..
İkincide gözler yaşarıyordu….
Offf be kardeşim…
Şu an karşımdasın…
Ne anlatayım bilmiyorum…
Hüseynik türküsü tıpkı senin kaderin gibi..
Genç ömrünü yaşamadan çekip gittin…
Yüzlerce kez dinledim o türküyü..
Ve Bak şu sözlere;

Hüseynik’ten çıktım şeher yoluna
Kol ağrısı tesir etti canıma
Yaradanım merhamet et kuluna
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne
Lütfü gelsin telgırafın başına
Bir tel versin Musul’da kardaşıma
Bu gençlikte neler geldi başıma
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne
Telgrafın direkleri sayılmaz
Ati hanım baygın düşmüş ayılmaz
Böyle canlar teneşire koyulmaz
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne

Gençliğini yaşamadan hayata veda eden delikalı gencin öyküsü var…
Felek ona da kıydı..
Sana da kıydı..
Daha nice güzsel insanlara kıydı …
Dün mezarına geldik her yıl olduğu gibi…
Anan ilk günkü gibi hala perişan..
Gelmeye takatı yoktu…
Çay yaptı…
Sen içiyormuşsun gibi tek tek bizlere bakakaldı uzunca…
Sonra biz sana gelmek için kalktık…
Sana sarılır gibi sarıldı bize güzel anan…
Birazda gündemden bahsedeyim Cem…
Gazetecilik Mesleği inanmayacağın derecede zor durumda..
Gazetecilik can çekişiyor…
Yalakalar gazetecilik yaptığını düşünüyor…
Yandaşlar yalvar yakar gazeteciliği yapıyor…
Gerçek gazetecilerin birkaç zamana kalmaz soyu tükenebilir…
Sen yaşamış olsaydın ne olurdu bilmem…
Cesur gazeteciydin…
Doğrucuydun…
Taviz vermezdin…
Yani yaşamış olsaydın…
Belki de içerdeydin…
Baban da bu düşüncede Cem..
Baban mezarın başında aynen şunu söyledi;
Cem doğrucu bir gazeteciydi..
Yaşasaydı kesin içerde olurdu…
Doğrulardan vaz geçmezdi…
Doğruları yazanları içeri tıktıklarına göre..
Cem’in dışarıda olacağını düşünmüyorum…
Baban doğru tahlil yaptı Cem…
Yani yazmak…
Yani gerçekleri görmek..
Yani dokunmak…
Yani gerçeği yazmak…
Araştırmacı gazetecilik yapmak…
Artık istisna oldu…
Bunları yapanın sonu belli…
Yani içim dışım dolu kardeşim…
Sonuçta her şey senden sonra daha zor oldu….
Şimdi Sensizliğin açısını içimde ilk günkü gibi hissediyorum …
Çalıyor Hüseynik…
Ahmet Kaya hem hikayesini anlatıyor ..
Ardında da Türküyü okuyor….
Sen aklımdasın…
Hadi kaldır kadehi…
Birlikte ağlayalım bidaha…
Özlemin bitmeyecek….
Seni seviyoruz..
Seni Özlüyoruz Mavi Gözlü Çocuk…
Gözlerinden öperim…

Ferit Demir