Hiç kimse kendini böyle güzel anlatmamıştı.. Fatih Türker kimdir?

Fatih Türker

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okurken…
3 Ocak 1981’de “İş olsun” diye Milliyet Gazetesi’nde gazeteciliğe başladı…

Çetin Emeç’ten, Namık Sevik’ten, Hasan Pulur’dan, İslam Çupi’den “El” aldı!..

1985’te “Hareket olsun” diye Sabah’a geçti…

1988’de iki katı maaş teklif edilince “Cebimde para olsun” diye Tercüman’a transfer oldu…

1991’de önüne altın tepside sunulan teklife hayret etti ama, “Şan olsun” diye gitti Günaydın’a Yazı İşleri Müdürü oldu!..
1993’te birileri “Sen bizim evladımızsın” dedi… “Vefa olsun” diye Tercüman’a geri döndü!..

1995’te sıkıldı… “Öyle olsun” dedi… Gazeteyi ve gazeteciliği bıraktı, gitti kendine bir yerel radyo istasyonu kurdu…

1996’da, Tercüman’dan aşina olduğu Ilıcak Ailesi’nin teklifine hiç sıcak bakmadı ama, yine “Gönülleri olsun” deyip  Akşam’ın kuruluşunda yönetimde yer aldı…
1997’de kendi tabiriyle “Staj olsun” diye Akşam’ın Ankara Temsilciliği’ni üstlendi…

1998’de çalıştığı kurum, bir medya imparatoru ile kavgaya tutuştu…  O, bu kavgada tetikçiliğe soyundu… Kavga bitti, ilahlar onu kurban seçti!.. “Bu da bana ders olsun” derken işsiz kaldı…

1999’dan itibaren Star’ın kuruluşunda yer aldı… 2001’de Birileriyle ters düştü…  Yol arkadaşına yanlış yapıldı!.. “Alacağınız olsun” deyip aldı çantasını gitti…

Aynı sene, rahmetli Ufuk Güldemir’in internet gazeteciliğiyle başlayan hayalinin uzantısı olan Gazete Habertürk’ün kuruluşundan itibaren yer aldı…

O gazete sonra adını değiştirip Yarın Gazetesi oldu… 230 bin satarken yine bir medya imparatorunun bir telefonuyla kapatıldı… “Yuh olsun” dedi, yine yoluna gitti…

2003’te Fotospor’un kuruluşunda yer aldı… Star’dayken “Harcandı” diye üzüldüğü yol arkadaşıyla ters düştü…  Onu gazetenin başında bırakıp eve gitti!..

Aylar sonra o arkadaş gazeteden gönderilince, “Kıllık olsun” diye dönüp onun koltuğuna oturdu…

2008’de o yol arkadaşının davetiyle Fotogol’e gitti… Kaderin cilvesi; O arkadaş yine yönetimle ters düşüp gitti…
2010’da, gazetede oluşturulan yeni sisteme pek kafası basmadı… Çoluk-çocukla dans etmeye gönlü olmadı…  Zaten spor gazeteciliğini de oldu olası sevemedi… “Lanet olsun” dedi, oradan da gitti…

2013’te memleketin anlı şanlı iş adamı, eski Devlet Bakanı, bir Karadeniz kulübünün sonsuza kadar Onursal Başkanı olan zat kurduğu TV kanalının haber merkezinin başına oturttu onu…

Haber çok, ama haber yapmak yasaktı…

Çok sıkıldı…

2014′te devlet büyükleri “30 yıldır başımıza bela olan terör örgütünü hallettik… İşlerini bitirdik… Köklerini kuruttuk… Kalanlar da silah bırakıp ülkeyi terk ediyor” deyince tepesi attı…

Yanına bir kameraman alıp Diyarbakır’a gitti. Lice’de terör örgütünün kampını buldu… Kapıdaki nöbetçilere “Tesislerinizi çok beğendim, içeride çekim yapabilir miyiz?” dedi…

Evet; Aynen böyle dedi!..

2 saatlik sorgu sual sonrası içeri girdi… 7 saat  çekim yaptı… İçeridekilerin şaşkınlığı geçince önce esir alındığı söylendi… Yarım saat sonra serbest bırakıldı…

Sonra kanala dönüp orada çektiklerini yayınladı…

“Bunlar gitti dediniz ama ahan da buradalar ya…” dedi…

Devlet Baba çok kızdı…

Sabaha karşı onu evinden aldı.

Sonra kalemini elinden aldı.

Yetmedi, piyasada iş yapamasın diye her türlü önlemi aldı.
Ve o günden sonra aşık olduğu mesleğine hasret kaldı…
……………..

Fatih Türker Şu sıralar medyadan uzak, bir şekilde hayatını idame ettirirken…

 “Hadi bize yaz…” dedik.

Kaşıntısı tuttu yine… “Yazarım be…” dedi…

Ve çıkarttı “Deli kalemini” çekmecesinden…

Fatih Türker’in ilk yazısı yarın www.turkiyehavadis.com’da…

Fatih Türker