Cemal Süreya’nın “Üç şehir”, yani Ankara, İstanbul ve İzmir hakkında yazdıkları.. Ek olarak da İstanbul-Ankara ve İzmirli doktorların hayata bakış açısı size hediye

Bu kadar mı güzel anlatılır yahu!

Cemal Süreya’nın “üç şehir”, yani Ankara, İstanbul ve İzmir hakkında yazdıkları…

“Ankara; iyi kalpli üvey ana... Bu şehri bu kadar yalın anlatan başka bir şey olamaz sanırım. Sorumluluklarını bilen, asla kötü davranmayan ama sonuçta bir üvey ana olan Ankara.
Bu şehirde insanlar bekler. Emekliliği, askerliğin bitmesini, rüşvetin gelmesini, gönderdiğiniz evrakın cevaplanmasını, suskun devletin konuşmasını beklerler. Taşı çatlatacak bir sabırla bir şeyleri beklerler, kim bilir bekledikleri hayattır.
Belki denizi görselerdi beklemezlerdi.
Denizi su sanırlar. Suyu görmek için göllerin kıyısına gidersiniz ama su ufka uzanmaz.
Bir suyu deniz yapan ufuk yoktur Ankara’nın göllerinde.
Oysa ne önemlidir suyun hiç bitmemesi ve uysal bir sevgili gibi gökyüzüyle birleşmesi.
O vaatkâr ufuk çizgisi, o nasıl güzeldir. Her zaman ötelerde bir şey olduğunu fısıldayan o çizgi.
İnsanlar Ankara’da beklerler, kim bilir bekledikleri hayattır.“

“İstanbul’da ise durum daha vahimdir.
Hayat sanki bir adım ötede duruyor gibidir. Doğruya doğru, dünyanın en güzel şehridir İstanbul.
Ama hayat eli çabuk davranır.
Daha siz elinizi uzatmadan işveli bir kadın gibi kaçar gider.
Bu yüzden hırsla kovalarlar hayatı İstanbullular.
Beklediği şeyin belki de hiç gelmeyeceğini söyleyen şeytani fısıltıya rağmen Ankaralının dingin tevekküllü bekleyişinde bir huzur vardır ama İstanbullunun hırslı kovalamacasında ne huzur vardır, ne de tatmin.
Dünyanın en güzel şehri hemen kol mesafesindeyken kendilerini yiyip yutan bir kovalamacanın içinde kaybolur giderler. Hayat kaçar, onlar kovalar.”

“Ama İzmir…
İzmir’de hayat beklenmez, kovalanmaz da.
O zaten sizinle beraberdir. Ufkun ötesini muştulayan bir deniz vardır. Mutlulukla dolu, sakin bir sevişmenin tadındadır körfez. Körfez vapurlarının sakin gidişinde hırslarınız yok olur, kovalamayı bırakırsınız, hatta martılara gevrek atacak kadar iyilikle dolarsınız.
Ne varsa bu şehirde, bayatlamış vapur çayı bile nektar olur.
Hafta sonları denize doğru bir göç başlar.
‘Ey hayat, biz Çeşme’ye gidiyoruz sen de arkadan gel’
der, İzmirliler muzipçe.
Ve ne gariptir ki hayat, uslu bir çocuk gibi onların peşinden gider.

Uçak biletinin üzerinde adımın hemen yanında yazan İZM harflerine sevgiyle bakıyorum. Sabırsızım, sevgilisine kavuşacak aşıklar kadar.”

Ve yukarıda ki gönderiye katkı:

Antalya’da bir tıp kongresi programı akşamüstü biterken;
Ankaralı doktorlar, televizyona koşarlar, hükümet ne olmuş, kim bakan olmuş diye.
İstanbullu doktorlar bilgisayar başına koşarlar borsa verilerine bakmak için.
İzmirli doktorlar yerel görevlilere sorar; Güneşin batışı en güzel nereden izlenir?

 

Cemal Süreya