Bambaşka bir şeydi..

Yıldız Kenter

BAMBAŞKA BİR ŞEYDİ…

Mesleğim gereği, çok ünlü insanla tanıştım. Siyaset, sanat, spor dünyasının en büyükleri ile. Dünya liderleri, Devlet Başkanları, Hollywood yıldızları, futbolun, basketbolun başka sporların efsaneleri.

Bir tek, Yıldız Hanım’la karşılaşmamı unutamam.

Binlerce kez radyoda, sahnede ve TV’de oyunlarını, beyaz perdede filmlerini izlemişim. Ama o güne dek yüz yüze gelmemiştim. Londra’da T.C. Büyükelçiliği’nin bir Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda davetliler arasındaydı.

Kalabalıkta yanıma gelip “Nasılsınız Zafer Bey?..” diyen (önce bir etrafıma bakındım, bana mı diyor diye) efsane hanımefendiye, önce “birine benzetiyorum” hissi ile baktığımı, sonra da elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırdığımı hatırlıyorum. İtiraf edeyim, hayatımda hiç kimsenin karşısında böylesine zangır zangır titremedim. Ne konuşacağımı bilemedim. Saçma sapan cümleler kurmuşumdur muhtemelen. Çünkü o bir söz ustasıydı. Diksiyon ustasıydı. Kelimelerin Hanımefendisiydi.

İngilizce’de başka bir dünyadan, olağanüstü, fevkalade anlamına gelen “Out of this world” diye bir tabir vardır. Tam da oydu.

Atatürk üzerine, Cumhuriyet üzerine, Laik Cumhuriyet üzerine konuşmuştuk. Sanata filan sıra gelmemişti. Herkes onunla selfie çektirme telaşındaydı. Ben ise yaşadığım şoktan (zaten adetim de değildir) aklıma bile getiremedim birlikte bir fotoğraf çektirmeyi..

Öylesine durdum, dinledim. Hayran hayran. İlk bakışta sırılsıklam aşık olanların tatlı aptallığı içinde…

O geceyi hatırladım şimdi.
Londra’da, 69 Portland Place’deki binada.
Ruhunuz şad olsun Yıldız Hanım.

Zafer Arapkirli

Zafer Arapkirli