1994 yılı.
Yazılı basından Kanal 6 televizyonuna geçmişim.
‘Baskın’ programında muhabirim.
***
27 Mart’ta yerel seçimler yapıldı.
İstanbul Küçükçekmece Belediye Başkanlığı’nı DSP adayı rahmetli Nurettin Şen kazandı.
Kendisi dahil, herkes için büyük sürpriz oldu…
***
Nurettin Şen, samimi arkadaşım. Yazılı basında çalıştığım dönemde rahmetli Bülent Ecevit’in genel başkanı olduğu DSP’nin İstanbul il yönetiminde görev almış bir siyasetçi. Adaylığı süresinde kendisine sözüm var. Kazanırsa güzel bir röportaj yapacağım. Mazbatasını aldıktan sonra tebrik ziyaretleri yoğunluğu bir ay kadar sürdü.
***
İkinci ayın başında gittim yanına. Hoş beş, tebrik faslından sonra konuya kendisi girdi.
– Bahri, bir haber yapalım…
Yapalım da ben nerede yayınlayacağım bu haberi. Gazeteden ayrılmışım. Kanal 6 televizyonunda yayınlanan, çalıştığım ‘Baskın’ programının normal bir haber formatı yok.
Zaten, Refah Partisi’nin zaferle çıktığı bir yerel seçim olmuş. İstanbul’da Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da Melih Gökçek Büyükşehir belediye başkanlığını kazanmış. Tüm medyada bu haberler veriliyor. Küçükçekmece Belediye Başkanı’nın haberini kim, ne yapsın?
– Başkan, dedim. “Baskın programında sana uygun bir haber yapamayız.”
“Nasıl yapamazsın, sözün var…” deyip sitemlerini sıraladı. Neredeyse küsecek bana.
O an aklıma geldi.
Adaylığı sırasında propaganda mahiyetinde kullandığı ilginç bir vaadi vardı.
“Küçükçekmece gölünü gözlerimin rengi gibi masmavi yapacağım”
***
1990’ların Küçükçekmece Gölü’nü bilenler hatırlar.
Etrafındaki yerleşim alanları dışında ÇNAM’nin nükleer atıkları, İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü’nün bütün fosseptiği, şimdi yerinde gökdelenler yükselen Halkalı çöplüğünün tüm pisliği bu göle akar. Düşünün; bir litre çöp suyu 40 ton temiz suyu kirletirmiş. Ve İstanbul’un en büyük çöplüğünün pis suları yıllardır Küçükçekmece Gölü’ne akmaya devam ediyor. Suyun yüzeyi yeşilimsi, sümüğümsü, katran rengi bir hal almış. Dibi dersen bataklık. İçinde canlı hayat namına hiçbir varlık kalmamış. Pis kokudan ve sinek sürüsünden kenarına varılamıyor. Üstünde sürüklenen çöp yığını ile birlikte, koyu bulanık çamur halinde dar bir boğazdan Marmara Denizi’ne akıyor. Griye dönüşen rengini yeniden maviye çevirmek, tutulan balığın yendiği, içinde yüzüldüğü bir göl herkesin hayali. Kim istemez? Büyük oy çoğunluğunu bu vaadi ile almış Nurettin Şen…
***
Vatandaşa verdiği vaadini hatırlatıyorum.
– Nasıl başaracaksın bunu?
“Söz verdim. Yapacağım” diyor.
– O zaman bu konuyu işleyelim. Ama röportaj şeklinde değil, görsel olarak verelim.
“Tamam” diyor.
Planımız şu: Başkan dalgıç elbisesi giyecek. Bir kayığa binip gölün ortasına gideceğiz. Görsel olarak göstereceğiz kirliliği. Gözleri gibi masmavi yapacağı göl projesini anlatacak ve dalacak suya…
***
Belirlediğimiz gün ve saatte kameramanı alıp gidiyorum Küçükçekmece Belediyesi’ne. Başkan ile birlikte iniyoruz göl kenarına. Gölü Marmara Denizi’ne bağlayan kanalın girişinde bir balıkçı kayığı bizi bekliyor.
***
Kamera kayıtta…
Başkan soyunuyor. Uzun beyaz don-atlet görüntüleri esprili konuşmalarımız eşliğinde kayda alınıyor. Yeni aldırdığı dalgıç kıyafetini ambalajından çıkarıp giyiyor. Kayığımız çöp yığınlarını yara yara açılıyor Küçükçekmece Gölü’ne. Kâh ayakta kâh oturarak suyun kirliğine neden olan etkenleri ve yakın zamanda bunu nasıl temizleyeceğini anlatıyor uzattığım mikrofona…
Suya dalması için uygun bir yer arıyoruz. Gölün öte yakasında, Firuzköy’e yakın az bulanık bir bölge buluyoruz. Duruyor kayığımız. Son hazırlıklarını yapıyor.
“Sorunları üstten değil, dibinden çözeceğim” diyerek, dalgıç kıyafeti içinde atıyor kendini suya başkanımız…
***
Anında görünmez oluyor fakat suyun bir-iki metre altında kabarcıklar çıkmaya başlıyor. Ara sıra kolları su dışına çıkıp tekrar kayboluyor. Anlaşılmaz sesler geliyor. Kabarcıklar çoğalıyor. Bir tuhaflık var ama ne? Suya girdikten hemen sonra başını çıkarması lazım. Röportajın devamını su içindeyken yapacağız. Öyle konuşmuşuz ama bir türlü çıkmıyor…
Kayıkçı; “Bu galiba boğuluyor” dedi.
Önce koruması sonra kayıkçı elbiselerini çıkarmadan atladılar suya. Karga tulum başkanı alıp çıkardılar kayığa. Ben korku dolu gözlerle seyrediyorum olup biteni. Kayıttan çıkmayan kameraman şaşkın halde çekime devam ediyor. Maske seti ve hava hortumu çıkarıldı başkanın başından. Kıpkırmızı olmuş, nefes alamamaktan şişmiş yüzü. Yuttuğu kirli suyu çıkarmak için öksürüp duruyor…
Neyse biraz sonra sakinleşiyor oturttuğumuz yerde.
Mikrofonu uzatıyorum.
– Geçmiş olsun Başkan, kramp mı girdi ayağına?
-“Yok yok” diyor.
– Ne oldu peki?
Hepimizi şok eden şu cevabı veriyor.
– Yahu, bu dalgıç elbisesini giyince batmayacağımı düşünmüştüm. Ben yüzme bilmiyorum ki…
***
Haber yapacağım diye az daha bir belediye başkanının boğulmasına neden olacaktım.
Hem de bir arkadaşımı kaybedecektim. Ne trajedi…
***
Kıyıya döndük..
Dalgıç elbiseleri içinde, ayağında paletler, kayıktan inerek makam arabasına kadar yürüyüp bindi.
Gönderdik evine.
Biz döndük iş yerimize.
Olayı anlatıyorum.
“Bu haberi vermeyelim. Neticede arkadaşım. Hoş olmayan duruma sokmayalım” diyorum.
Görüntüleri seyrederken kahkaha üstüne kahkaha atan haber müdürümüz Bengüç Özerdem dinler mi beni? Derya İzbul’un, esprili dış ses metinleri eşliğinde yapıldı haber.
Koruması ile kayıkçı tarafından sudan çıkarılışı ve makam aracına dalgıç kıyafeti içinde ayağında paletlerle yürüyüşü ağır çekim şekilde, kovboy müziği efektiyle montajlandı…
Yayından iki gün önce dönen fragmanlar çok merak uyandırdı, ‘kim bu belediye başkanı’ diye. ‘Baskın’ o hafta da reytinglerde birinci program oldu…
***
Yayından sonra gerek siyasiler gerekse halk arasında Başkan Nurettin Şen adı çok konuşuldu. Tabi kendisi uzun süre konuşmadı benimle. Yıllar sonra belediye başkanlığından ayrıldıktan sonra bir gün tekrar buluştuk. Gülerek bana şu itirafı yaptı rahmetli.
– Bahri, o haber sayesinde çok popüler oldum inan. Herkes tanıdı beni yahu…
***
Efsane bir belediye başkanıydı…
Küçükçekmece ilçesine çok büyük hizmetleri oldu…
Dürüstlüğü ile gönüllere taht kurdu…
Mekânı Cennet olsun…
Bahri Kayaoğlu