Yavaş Seyir Manifestosu…

Kaynak: Yelken Dünyası – Facebook – TC Ahmet Arslan

Kaynak: Benim Teknem – Facebook

YAVAŞ SEYİR MANİFESTOSU..

Bunu kim yazmış bilmiyorum.. Ben yazmadım.. Yazmak isterdim çok kıskandım.. Gerçi bu fikirleri dile getiren çok şey yazdım. Fekat heyhat bu abiler zamanında bi manifesto yazmışlar işte.

Duydum ki 2009’da ilk kez kaleme alınmış. Katolonya’da bağzı katalan, ahşap ve küçük tekne sever tayfa oturup, kaleme almışlar. Alemlerde ilgi görmüş, bir çok dile çevrilmiş, denizlerde uzun ve hoşça vakit geçirmeyi, yavaş yavaş gidip yolculuğun, denizde olmanın, teknede olmanın verdiği hazzı doyasıya ciğerlerine çekmek isteyen iyi denizcilerin mottosu olmuş.

Bizim güzel Türkçe’mize de “Cem Gür” bey çevirmişti. Güzel çevirmiş, çevirmekle iyi yapmış kendisine teşekkür ederiz. Cem’cim kusura bakmazsa bu yazıda ben onun çevirisi üzerinden bağzı bozuklamalar yaparak bir geyik çevireyim demişimdir konu hakkında.

Tabii orjinal metni de üç dilde yazılmış hali ile en sonda yayınlayacağım panik yok. Neden üç dil demeyin malumunuz evrensel bi sayfayızdır vesselam.

Şimdi siz “tekne alıcam ama ne alsam, onu mu alsam, bunu mu alsam, motorunu neresine taksam, kaç tuvaleti olsun felan diye , bitmez tükenmez sorular sorup kafanızı bulandırıp, dağılıp dağılıp toparlanamıyonuz ya.

Bunlarla uğraşırken denizdeki hayatın güzelliklerini yaşamaya bi türlü adım atamıyonuz ya; bakın ne diyeceğim.

Önemli olan sahibi olmayı başarabildiğin teknenin tipi, tarzı, niteliği diildir anacım. Yeter ki yüzen bi tahtan olsun demiyo muyum her zaman ben? Öyle işte..

Felsefen şöyle olsun anacım:
Paran kadar olsun, küçük olsun, basit olsun ama seni lacivert sularda keyfince gezdirsin yeter. Boyunun, fiyatının veya donanımının, kürekli bir sandal veya büyük bir yat olmasının da hiç önemi yok.

Aslolan nedir biliyo musun?
Aslolan, senin teknen ve denizle kurduğun ilişkidir. Önemli olan onu diğer bütün sahip olduğun nesneler gibi görmeyip, sahip olunmuş bir nesne seviyesizliğine indirgemeyip, sana yaşattıkları hissettirdikleri ile bir bütün olarak değerlendirip, capcanlı özel bir ruh zenginliği yoldaşı olarak algılayabilmendir.

O bir taşıt aracı olmaktan çok öte, bambaşka bir zevk veren, unutulmaz deneyimler yaşatan, sana denizi, denizdeki yaşamı tattıran ama en önemlisi, sana seni ve dostlarını tanıtan bir yol arkadaşıdır vesselam.

Yol arkadaşı dediğime de bakma. Gezersen çok şahane olur, gez deryaları bittabi ama gezemesen de dert etme. Pasarelladan geçebildiğin sürece o sana pek şahane anlar yaşatır anacım.

Ama anın tadını çıkarabilmeyi bileceksin canım tayfa.
Teknen marinada, limanda, iskelede ya da alarga da bi koyda yatıyo olabilir. “Yatsın orda” demiyeceksin. Boş vakitlerinde çaycıda, çorbacıda, AVM’de, kahvede vakit öldürmeyip, kalkıp gidip tekneni açıp, kıçında yayılıp, içinde zaman geçireceksin.

Çayın, kahven, sevdiğin içecek ve atıştırmalıkların her daim hazır olacak mutfakta. Her an demir alıp, ufuklara sürecekmiş gibi tekneyi hazır tutacaksın.

Bi köşede unutulmuş, oynaman için vaktini bekleyen, pahalı bir oyuncak olmayacak teknen. Yaşam alanının doğal bir parçası olacak.

Üzerinde çalışıp uğraşacaksın. Orasını burasını elleyip, tamirini tımarını eksik etmeyip, aklayıp, paklayıp, temizleyip hazır tutacaksın. Emek vereceksin, öyle ki teknen de hayatında ortaya koyduğun eserlerden biri olacak.

Ne diyorlar: sevgi emektir. İşte bu emek , sen ve teknen arasında daha sağlam bağlar kurulmasına, onu daha çok sevmene önemsemene , onun da seni daha sıkı koruyup kollamasına yardımcı olacak.

Denize çıktığında aceleciliği, telaşeliği geride bırak. Koşuşturma curcuna, gerginlik medeniyet ortamlarında zaten diz boyu.
Denizde huzur sukunet ve gevşeme olmalı anacım.
Kasma kastırma.
Küçük bir tur bile atacak olsan, uzun bir yolculuk yapacakmışsın gibi, “git gidebildiğin yere” havasında, zamanla yarışırcasına diil de, dönüş saatine kafayı takmadan yola çık. Saati unut ve güneşin seni yönlendirmesine izin ver. Teknedeki yaşam denkleminden hız ve zamanı çıkartırsan geriye uzay kalır, o da denizin enginliği işte anacım..

Çoğu zaman öylesine çık yola.. Sabit rotasız ve hedefsiz ol.. Basitçe yelken yap. Kendini rüzgar ve denizin çağrısına bırak, doğa yönlendirsin seni.

Yolda mil hesabı yapmayı bırak bi tarafa. Gözün chart plotter da, şu kadar mil gittim, hızım şu kadar mil oldu, önümde şu kadar mil kaldı diye kurtlu kurtlu zıplayıp durma durduğun yerde. Ne geride bıraktığın ne de önünde kalan milleri düşün.

Bir yere gitmeyi takma kafana, hiçbir yere gidiyor ol bazen.
Sadece denizde olmanın, yolda olmanın ve anın zevkini çıkart.
Gideceğin yere varmış olmak değil, yolda oluyor olmak, gidiyor olmak zevklidir, bunun farkında ol sevgili tayfa.

Neyseee..
Daha var söyleyeceklerim ama bu gecelik bu kadar, yarın yine beklerim herkeşleri ekran başına.
Kalın sağlıcakla.

Fotoğraf mı?
Ha o Aksona kaptanımız, minik tirhandilinin dümeninde; yelken deniz ve güneş keyfinde…