BAYRAM – SIZLIK…

Zafer Arapkirli anne

BAYRAM – SIZLIK…

Ömrümün her bayramında ya beni alnımdan öpen, ya da mübarek ellerinden öptüğüm Anam’ın yokluğunda ilk bayramım bu.

1977’den beri pek çok bayramda yaptığım gibi (o gidemediği için) Babacığım’ın mezarından da selam getiremedim bu sabah. Üstelik, mezarlıktan ayrılırken, elim alışkanlıktan telefona gitti ve aramaya kalktım. Daha bir kaç dakika önce, aynı kabirde koyun koyuna yatan ikisine birden ziyarette bulunduğumu unutarak.

Ama, hayat böyle bir döngü işte. Sıra ile gittiler, gidiyoruz, gideceğiz toprağa. Yoklukları hissedilse de, varlıklarının değerini yüreklerimizde sımsıcak hissederek yaşamaya devam.

Bu bayram ilk Annemsiz Bayram oldu benim için.

Ama pek çokları için sevdiklerine hasret bayramın ne olduğunu çok iyi bilerek yaşadık, yaşıyoruz.

Ana-Baba-Nine-Dede yokluğu, onlarsız bayram geçirmek, doğanın devr-i dâimine uygun bir durum. Peki ya, evlâtsız bayram geçirenler?

Ali İsmail’siz Bayram, Berkin’siz Bayram, Abdocan’sız Bayram, Eren’siz, Yasin’siz Bayram geçirenler? Ya Ali Tatar’ın anacığı? Hayata gözlerini yummadan önce kaç bayram geçirdi oğlunun öpücüğünü elinin üzerinde hissetmeden?

Kin, nefret, düşmanlık, husumet uğruna çamurlu sokakların sıvasız evlerinin çocuklarını bir hiç uğruna cephelere süren kan tüccarlarının kurbanı, isimlerini sayamayacağımız kadar çok ve birer “istatistik” haline getirilen Mehmet’lerin anacıkları babacıkları?

Siyasi rant devşirme uğruna birbirine kırdırılan binlerce yavrucağın, 70’lerin, 80’lerin, 90’ların kan gölünde boğdurulan vatan evlâtlarının aileleri?

Onların kaç bayramı “O’nsuz” geçirdiklerini düşününce… İnsan yalnız hissetmiyor kendini.

O yüzden yanınızdakinin, dizinizin dibindekilerin, hâlâ elini öpebildiklerinizin, öptürebildiklerinizin kıymetini bilin. Sakının onları çok iyi tanıdığınız o çakallardan, ejderhalardan, çıyanlardan, akreplerden. Üzerlerine titreyin. Hayatın tüm zorluklarından korumaya çalışın. Kurda kuşa yem etmeyin.

Ülkenizi de…

Bu ülke bizim evlâdımız, anamız babamızdır çünkü. Onu da yem etmeyelim. Gözümüzün nuru bu toprakları, Rahmetli Dedem Veli Çavuş’un silah arkadaşları, komutanları, Mustafa’lar Kemal’ler, İsmet’ler, Seyit’ler kurtarıp emanet ettiler bize. İte çakala teslim edelim diye değil.

Bayramlarımızı, dini ya da milli her bayramımızı onlara lâyık biçimde kutlayabilmek için, onların mirasına sahip çıkalım.

Bir bayram gününde, anasız ve babasız ilk bayram günümde hayata ve onların bıraktıklarına sahip çıkma azmi ile oturup düşündüm de…

Daha kim bilir ne bayramlar yaşayacağız. Bundan sonrakiler daha güzel, daha neşeli olsun. Geride kalanları yad ederken geleceğe umutla bakabilmek için, hayata, geleceğimize, umutlarımıza sımsıkı sarılalım istiyorum.

Enseyi karartmadan, torunlarımıza daha güzel, daha beyaz, daha yeşil, daha mavi, daha sarı, daha pembe, daha kırmızı daha turuncu, daha mor bir dünya bırakabilmek için. “Siyah”, sadece Beşiktaşk’ımın formasında kalsın. Hayatın başka yerlerinden silelim onu.

Herkesin bayramını en güzel dileklerimle kutluyorum.

Şeker tadı eksilmesin ağızlarınızdan.

Z.A. – 15.6.2018